28 Aralık 2014 Pazar

Sınav Stresi

Lisenin son yılında tekrar dershaneye gidip biraz da orada dirseklerini çürütmek durumunda olan kızımızın geçmiş okul hayatına bir göz atalım.
Sınavlardan bir haber olmakla meşhurdu.
-Myna çalıştın mı?
+Neye çalıştım mı?
-Edebiyat sınavı var bugün?
+Aa o bugün müydü?
-Senin şu rahatlığına hastayım.
+Ne rahatlığı kızım bilmiyordum. Notları ver az bakayım.
Yahut sınavda kopya çekemediği için cinnet geçirerek zayıf alırdı.
Sınıfta herkes kopya çekmiş ama bir tek ona vermemişlerdi. Herkes yüksek not alarak onun zayıf notuna gülmüşler gibi triplere girerdi. Hiçbir zaman deli gibi ders çalışmamış ve çalışamazdı. Adeta tembel öğrenci modeliydi. Notları hiçbir zaman rezalet derecede değildi. Hep orta halli bir öğrenci olmuştu. Liseye kadar hep takdir ve teşekkür belgesi getirmiş olmanın verdiği beklentiyi lisede karşılayamamamız ve bunun için şöyle bir savunma tezi ortaya koymuştu.
+Baba lisede yok o sistem. Git sor kimse alamıyor. Vermiyorlar çünkü cidden bak.
-Uydurma kızım öyle bir şey yok. Filancanın kızı almış.
+Hangi liseye gidiyor? (Ona göre çamur atacağım sen söyle hele)
-Fişmanca lisesi.
+O lise başka işte onun uygulamasında var. Yakın çevredeki liselere bak inan ki yok. Kimselere vermiyorlar.
-Yürü git şuradan alacağım ayağımın altına seni. Tembelim alamıyorum diyeceğine tüm sistemi abuklaştırıyor.

Bu tezini hiçbir zaman kanıtlayamamış kimseyi buna inandıramamıştı. Belge alan liselilere hasetle bakıp içinden minimum kötü dileklerde bulunmayı ihmal etmemişti.
Hayatının 3/5ini okul dolduruyordu ve bununda yaklaşık %50sine dershane ekleniyordu. Dershane hayatının vazgeçilmezi olmuş gibiydi. İlkokulda liseye hazırlık için gittiği son sene okulundan bir arkadaşıyla aynı dershaneye yazılmışlardı. Aralarında geçen şu diyaloga bir bakın ve anlayın sınavın minnak kafaları nasıl bulandırdığını.
-Myna o kola mideni delecek bir gün. Annem çok kola içersen miden delinir der hep.
+Onca senedir içiyorum hem de deli gibi hala bir şey olmadı.
-Aman neyse. Ne iyi oldu aynı Dershaneye yazıldık beraber ders çalışırız. Okulda da aynı sınıftayız zaten.
+Ya çalışırken ortalığı fethederiz. Sende oturup deli gibi çalışmıyorsun değil mi?
-E yani. Hatta kitaplarım ortada duruyor. Annem iş yapmamı istediğinde kitaplara sarılıyorum dersim var diye.
+Ben öyle yapsam da kanmıyor. Zaten çalışmıyorsun şunu yap sonra oturur çalışırsın diyor.
-Ama sen kaç senedir dershaneye geliyorsun iki kere dinlemiş oluyorsun ondan çalışmadığın halde zayıf not almıyorsun.
+Buradaki hocalarla akraba olacağız neredeyse. Artık içli dışlı olduk hocalarla. Bıktım ama bir daha hazırlık sınıfları haricinde gitmem dershaneye.
-Bende öyle düşünüyorum. Sekizinci sınıfta gidiyoruz, lise sonda giderim bir de üniversite sonda giderim daha da gitmem.
+(o zamanlar KPSS diye bir şey yok tepkimi yadırgama) Üniversite sonda mı?
-Evet ne oldu ki?
+Üniversite sonda gidince neye hazırlık yapacaksın anlamadım?
-İş için olmuyor mu?
+Üniversite grupları için dershane yok diye biliyorum ben Meliscim. Ayrıca iş için sınav yok. ÖSS gibi bir şey yok ne dershanesi? Dershane havası çarptı galiba seni gel hava alalım biraz.
-Ya tamam hemen üstüme gelme. Senin kadar içli dışlı olmadım ki ben dershaneyle. Neyse hava alalım.
Çocuklarımızın sınav maratonundan beyni yanıyor. Sınav maratonunda çocuklarımızın arada nefes almasına eğlenmesine de imkan vermemiz gerekiyor. Toplumsal mesajımızı da verdiğimize göre devam edebiliriz.
Lise son sınıfta gittiği dershanedeki sınıf öğretmeni Bay Türkçeci idi. Hoca oldukça tatlı bir kişiliğe sahip olup kendi mizahına göre şakalaşmayı severdi.
Ön sırada oturan Myna’nın ayağına basıp:
-Myna niye ayağın, ayağımın altında?
+Hocam asıl soru niye ayağınız ayağımın üstünde?
-Sen soktun ayağını ayağımın altına.
Myna gözlerini devirip cevap verme tenezzülünde dahi bulunmadı. Hocaya trip atıyordu.  Hoca gönül almak için bir iki uğraştıktan sonra Myna tav olmuştu.
Günlerden bir karganın b*kunu şey etmeden evvel olan ders için kahvaltı yapmayı kararlaştırdılar. Herkes bir şeyler getirdi veya satın aldı. Hep birlikte güle oynaya yemek yediler. Arada sırada bu tarz etkinlikler üzerlerindeki stresi azaltıyordu. Hatta resim çekilme merasimi dahi yapıldı.

Başka hocalarda da yemek yeme etkinlikleri yapıldı. Dershaneye dışarıdan yiyecek sokmak yasak olmasına rağmen hocaların yardımıyla kaçaklama yemek sokma maceraları yaşadılar.

24 Kasım 2014 Pazartesi

Unutmayın beni lütfen

Bilmiyorum ama nedense birilerinin hayatından bir şeyler yazdıkları her yazıyı büyük heyecanla okuyorum. Nedenini bende bilmiyorum. Öyle haftasonları oturup paparazi programlarını izleyen bir tip değilim aslında. Sanırım insanların hikayelerini merak ediyorum. Geçenlerde dediğim hocamız Kılçık’ın aklından geçenlerden tut hayatının her kırıntısına kadar merak ediyorum. Kediyi merak öldürür dye laf varya o aklıma geldikçe bir tırsıyorum ki sorma. İçgüdüsel bir kedilik var genlerimde diye yani.
Okula gidiş gelişlerim son sürat devam ediyor. O minnak dolmuşlar var ya onun merdivenden minnak rek basamağı oluyor ya. Heh işteo basamakta kapıya 0km mesafede yolculuk ediyorum. Kapı açılacak diye aklım çıkıyor. Şekil değiştirme lüksümde yok ki arkadaş. Okulda felsefe topluluğu var okulda onun etkinliklerine katılmaya çalışıyoruz kızlarla. Geçen hafta da film izleme vardı gittik izledik. Filmi izlerken kendimi kesmek istedim, kahkaha patlamak istedim. Ama yapamadım. Yanımızda hoca da vardı. Kızın deli misin hoşt der diye çekindim. Bizzat felsefeci kırıklığını taşıyorum bünyemde. Filmi izlerken mal izleyici perspektifindeydim. Film bitti çay içerek tartışma kısmı başladı. Gündüzcülerden bir kız başladı konuşmaya. Ulan dedim ben filmi izlememişim dedim. Hiçbir şey görmemişim, görmeyi bırak ben uyumuşum herhalde. Çünkü bön bön bakmışım. Derken bir iki düşüncemi söyleyince evet olabilir dediler.
Egom o anda gökyüzüneydi.
Sonra bilgisayar hocamız ödev verdi blog açın dedi. E benim zaten var dedim olmaz dedi. Olum internetim olsa burada bık bık konuşacağım her gün ne diyorsun sen diyecektim ama sustum. Zaten kimseleri pek okuyamıyorum. Arada net bulup girdiğimde yeni yazılara bakıp bazılarına yorum sıkıştırabiliyorum o kadar. Myna mutsuz. Bilin yani. Araba diye her zamankinden daha çok kendimi yiyorum. Telefon istiyorum. Düzgün telefonum olursa telefondan girip bakarım yaptığım internet paketim ziyan olmaz en azından. Ama taksit kalktığı için alamıyorum. Babam almıyor. İki gündür hadi telefon alalım diye gaz veriyorum ama tık yok yani. Kendimi kesmenin eşiğindeyim. O zengin ismitli gız doğru dürüst okula gelmiyor. Geldiğinde de gene zengin takılan başka kızla kankilil yapıyor. Üzülüyorum vizelerden dönüşte eşek ölüsü olan valizle önünden geçtim. O sırada arabayla yola çıkuyordu. Başka yöne dönüp gitti. İçime o kadar oturdu ki anlatamam. Ben birinin işini görmek için kendi işimi bırakan biriyken hiç iyilik görmüyorum. Karşılık beklediğimden değil! Ama insan dur yardım edeyim demez mi hiç?
Geçen hafta Perşembe günü durakta yağmur rüzgar demeden dolmuş bekliyorum. İlk gittiğimde bir yığın insan olan durakta bir kızla ben kalmıştık ama hala dolmuş yok. Sonra kızı da lüks bir araba gelip aldı. Ben iyice buruklandım derken yanımda durup kampüs mü dedi. Allah dedim anladı o beni. Bindim arabaya giderken kız bizim sitede oturuyormuş ya. Sonra o da ikinci sınıf makine okuyormuş.

 Bana sordu:
Ne okuyorsun?
Felsefe
. . .
Sonra Myna sinir oldu. Derken kız makine diyince karnıma yumruk yedim. Adam haklı yani yani. Sonra aynıyız muhabbeti başladı. İkimizde ikinci sınıf ikinci öğretimiz diye. İçimden b*k öyle dedim. Benim aslında son sınıf olmam lazımdı heheyt hatta bu ikinci üniversitem üçüncü de yolda heyt beeee. Diye kendi içimde coştum. Sonra yol boyunca hayır duası etmekten ağzım yamuldu. Öyle fena havada rahat rahat okula gittim diye. İnerken nezaketten kırılarak çok teşekkürlerimi sundum. Okula yürürken de hayır dualarıma devam ettim. Sonra kantinde hayallere daldım. Araba alırsam kızı da götürürüm okula o da rahat eder. Belki kankitom olur sitede takılırız. Komşu kızı taşındığından beri yalnızım burada. Zaten o da geçen hafta sonu nişanlandı. Çok güzel olmuş bir tek saçı güzel değildi. Makyajı nişanlığı şahaneydi. İçimde öküzler tepişti ağlamak istedim nişanda. Neden böyle olduğumu anlamayarak. O mutlu diye seviniyorum kendi evde kalmışlığıma üzülüyorum galiba. Akranlarım okulu bitirip evleniyor ben hala okuyorum diye sinirim bozuluyor galiba. Diğer arkadaşlarım da nişanlanıyor bu kadar etkilemiyor beni. Bilemiyorum. Bugün okulda tragedya sunacağız Gömlekle dua edin. Şimdilik gidiyorum internetli günlerde görüşmek dileğiyle.

Unutmayın beni lütfen. . .

10 Kasım 2014 Pazartesi

Son Havadisler

İki hafta önce…
Pazartesiyi sel götürdü burada haberiniz var mı a dostlar? Benimde quizim vardı ama baktım sel olmuş her yer okul yok diyerek çalışmadım. Durağa çıkma saatime yarım saat kala haberlerde bangır bangır yolları açtık diyen spikerleri gördüm. Onlara içten içe sövdüm. Koşarak okula hazırlandım. Koşar adım durağa gittim ve durağın oradaki küçük çaplı sele kapılmamak için yolun oldukça kenarında bekledim. Gelen geçen adi kamyoncuların o kornalarını en münasip yerlerine monte etmek istedim. Dudaklarımda okkalı küfürler mırıldanırken dolmuş geldi.gene kapının dibindeki ufazcık boşluğa sığışmaya çalışarak bindim.
Şoförde tombiş bir şey gözler fıldır fıldır yolda bir sağa bir sola bakıyor. Okulun içinde ilk durakta inenler ve para üstü bekleyenlerden kuyruk oldu. Adam inin bozuk para gelsin vereceğim dedi. Sonra bozuk para bulamadı, yirmi lira bozuğu olan dedi. Bende vardı verdim. Sonraki durakta da aynı tantana yaşandı. Bu defa ben 50 lira verdim birkaç kişi daha 50  verdi ama kimse 5lira vererek arabadan inme şansına nail olamadı. Sonra şoför dönüp:
‘’Daha büyük paranız yok muydu? Gönderin daha büyük para’’ diye sitem etti. Sonra neyse bana verdi bozuk para hemen atladım okulun önünde. Yoksa son durağa kadar götürcekti bizi orada ara üstü verip naş naş diyecekti.
Sınıfa gittim apar topar notları çıkardım okumaya başladım. Güvendim yağmurlara ama olmadı işte quiz neredeyse yüzümde patlayacaktı. Sonra asistan geldi quiz yapmaya ve kitap açık olacak dedi. Biz hemen göbek atmalara başladık. Sonra durun lan kitap açık diyorsa kesin oradan yapamayacağımız bir şeydir diye triplere girdik bu defa da. Neyse ki kitapta olan birşeyi sordu ama gel görki kitaba baka baka eksik yaptık soruyu. Salaklığımıza doyamıyoruz. Bir şeyin kaç türü olduğunu sordu ve kitapta da birinci şu ikinci bu üçüncü şöyle dördüncü böyle yazıyor, ama o salak beşinciyi beş diye demememiş mal kitap. Aslında mal olan aristoteles hep onun yüzünden. Tuz buz olmuş kemikleri sızlmış mıdır halimize? Hiç sanmıyorum hahaha salaklar kuyuya bir taş attım 40 akıllı onunla uğraşın durun diye ya yukardan ya aşağıdan kahkaha atıyordur. Yani sonuç itibariyle okula sadece on dakikalık aptal sınav için gitmiş oldum.
Bir hafta önce…
Gene sakin bir pazartesi çıktım yola okula gitme umuduyla. Derken gelen iki dolmuşta bana hayaletmişim gibi davranarak durmadan çekip gitti. Bir dersimi kaçırmış bulundum. Sonra akşam başka ders var diye bir saat bekleyerek diğer dolmuşa bindim ve okula gittim. Kaçırdığım ders henüz bitmemişti ve okulda bizim kızlardan kimse yok. Kantin hınca hınç dolu. Kantine girdim boş masa umuduyla göz gezdirdim. I ıh boş masa yok arkanı dön ve çık. Çıktım okul binasına girdim bir iki dolandım tekrar kanitne girerek şansımı denemek istedim. Sonuç aynı arkanı dön ve çık. Üçüncüye gitmek için oldukça oyalandım mal mal dikildim sokakta. Çünkü ikidir girip bakınıp mal gibi geri döndüğümde çok baktılar. Kesin salağa bak dediler diye utandım. Son denemem başarılı oldu. Tam kalkan birileri vardı ve ben çöktüm hemen o masaya. Sonra ders bitti kızlar geldi yanıma falan filan. Akşamki dersi bekledik derste bize yeni hoca vermişler, adam bizimle konuşmak muhabbet etmek için yırtındı. Okulda kalmayı düşünen var mı? Erasmus düşünen? Dese de ses vermedim çünkü sınıfta o konulara girmek istemedim malum rakibiz.
Bu arada Siyah ve benim yeni kankitomuz oldu. Bu deyim tamamiyle Siyah’a ait onu söyleyeyim. Kızımız Rizeli hazırlık okumuş ilk yıldan tanışıyorum onunla, sonra ne olduysa oldu birden samimi oluverdik. Hatta onun yurdu amcamların evine yakın bazen oraya gidiyorum. İşte pazartesi o derste bitince Siyahla Rizeli kızımız hadi kumpir yiyeylim diye coştular sonra soluğu çarşıda aldık. O gece Siyahta kaldım ama yatağa sığamadık, b,r ara kalktı salona gitti sonra döndü ayak ucuma yattı. Sabah onun dersi benden erkendi o gitti. Bende ev arkadaşlarıyla kahvaltı ettim sohbet ettim.
Kendime yarım topuklu çizme almıştım onlarla Siyahların evden durağa giderken düştüm. Yani bir bakıma bian da zeybek oynamaya karar verdim. Bir dizim yerde kollar açılmış vaziyette buldum kendimi. Millet iyi misin derken saçımla yüzümü gizleyerek iyiyim diye kaçtım oradan. Paldır küldür derse girdim sonra okulda mal mal diğer dersi bekledim. Üç gün üst üste quiz olduk.


Şuan vize haftasındayım ama ben saldım kendimi. Bugün en baba hocanın sınavı var hemde ama bende bir relax olma durumu. Hayırlara gelsin yoksa bende tükendim :O yok yok olsa olsa ben soğuk almışımdır gece üstüm açık uyumuşumdur, uyurken kafamın üstüne düşmüşümdür. Bana anca böyle şeyler olabilir. Evde anneme tükendim desem terlikle şarj eder beni, yani hiç şansım yok. Neyse şimdilik bu kadar 

23 Ekim 2014 Perşembe

Yar Saçların Ne Öyle?

Merhaba canım blogumun güzel üyeleri. Neler oldu neler. Sanırım son yazılarımda hep böyle başlar oldum. İnan bunun sebebi internetsizlik. Kendimi internet kablolarıyla asacağım en sonunda.
Geçen haftamda servisten bir arkadaşla iş görüşmesi yaptık. Bana fırsat sondu ama lanet olsun ki şu internetim ve otobüsle ulaşım sıkıntım olduğu için kabul edemedim. Orada da bu blogtan çok konuştum bilmiyorum okuyorlar mı? Okuyorlarsa şuan gülümsüyorlar mı?
Neyse şimdi dolmuşla ilgili bir şey var aklımda onu yazmak istiyorum. Okulun ilk haftasında gördüm onu. Hep gözlerim ona kayıp durdu, durup durup baktım. Aşık falan olmadım saçmalama! Saçı. . . hani Alacakaranlıkta Edward varya heh işte onunla Wolverin arasında gidip gelen bir saç modeli vardı. Çizgi filmlerde kötü bilim adamları olur ya tepesi açılmış yanlarının da oldukça kabarmış yada havaya kalkmış olurdu. Onun gibi saçma sapan bir model. Gülmemek için kendimi zor tuttum orada onun yüzüne puhahaha! Yapmayı öyle çok istedim ki. Geçenlerde gene gördüm tövbe diyip döndüm başka yöne

Geçen hafta sonu okuldan kızları çağırmıştım. Yaptığım hesaplara göre gelse gelse fazlasıyla 15 kişi oluyorlardı. Ama gel gör ki sadece 3ü geldi ve onlarda tehditlerim yüzünden geldiler. Yinede güzeldi dönüşte şans onlardan yana oldu ve bir bayan durup Sakarya merkez atlayın dedi.
İkinci üniversiteye yazıldım. Seneye de ingilizce kursu inşallah. Şimdilik dolmuşlara kavga kıyamet binmeye devam ediyorum. Okul açıldığından beri bir kere oturarak gittim ve bazen de ayakta döndüğüm bile oldu. O kadar bezdim ki okula gitmekten soğudum. Böyle giderse ikinci üniversitemi de 1buçuk yılda bırakacağım o derece bıktım. Durağa çıktığımda dualar ediyorum ayakta da olsa rahat bineyim diye, ellerim doluysa Allah’ım bir mucize diye yalvarıyorum. Yolda bir tanıdık insan geçmez mi hiç? İnsanın yüzüne şans hiç gülmez mi?

Şimdilik bu kadar daha komik şeylerle döneceğim.

16 Ekim 2014 Perşembe

Taslak 1

Merhaba! Neler oldu neler. Tabi internetim olmadığı için pek anlatamadım ama içimde de tutacak değilim. Bir destan niteliğindeki bu yazının başında sayın okuyucu seni uyarmak benim yegane görevimdir. Okul ulaşım dertlerimi anlatmazsam olmaz. Sanırım ilk otobüsün dolu gelip beni almayışını ilk hafta Çarşamba günü olduğunu anlatmıştım. Cuma günü herşeyden habersiz Myna gün boyu nette takılıp kitaplarını hangi siteden daha ucuza alırımın hesabını yaptı, biraz blog okudu vs.sonra okul için hazırlandı. Durakta beklerken sanırsın ki tepesine kovayla su dökercesine yağmur başladı. Bu duruma rağmen okula gitmeye kararlı olan Myna yoldan geçen üç kampüs otobüsünü durdurmaya çalıştıysa da otobüsler durmadan geçip gitti. O giden lanet olası otobüslerden başka otobüs de yok. Son arabalarda onu almayınca eve döndü bizim kız. Babasının araba baskısı olarak algılayacağından emin olduğu için yorum yapmadan anlattı. Bunun üzerine Ekosüperpeçete otobüs genel merkezini arayıp bağırarak hesap sordu.

İkinci hafta Myna otobüse sıkış tepiş binmeye uğraştı. Birde Çarşamba günü ders verecek olan sanırım ismini daha önce Kılçık olarak anmıştım. Tam hatırlamıyorum ama artık adı Kılçık. Bizim Kılçık efendi dersi ebesinin köründe bitiriyor. Evime dönemiyorum a dostlar! Hemen amcamı arayıp ben geliyorum dedim. O sorunu da öyle aştık gibi gibi. İlk haftadan sonra hiç otobüsün beni almaması olmadı. Sefer saatlerini arttırmışlar. İkinci hafta bekliyorum kampüs arabasına el ediyorum arkada diye işaret yapıp gidiyor. Bende daha bilmiyorum lan noluyor falan oluyordum sonradan öğrendim. Üçüncü hafta Salı günü ise alttan aldığım derse gittim. Üçüncü hafta olmuş hala ders işlenmedi. Hoca gene yoktu. Bu defa ikinici sınıf biriyle konuştum. Geçen yıl bizim sınıftaydı ama pek uğramıyordu okula o nedenle birçok dersi alttan alıyor. Ders olmayınca kız bana hadi şu kafeye gidelim dedi. Okulun zengin mekanı ora! İyi dedim gittik çünkü bir sonraki ders 7de ve biz 1buçukta mal gibi kaldık. Sonra kızın arkadaşları falan geldi muhabbeti dinleyince hepten zengin olduklarına kanaat getirdim. Çocuğun altında oldukça pahalı yada şöyle diyeyim babamın bakıp bakıp sümük çektiği bir araba var ve onu değiştirmek çoooookk daha pahalısını almak istiyor. Zaten bu kızın da altında arabası var ve oda İzmitten gelip gidiyor. Ders çakıştığında  seni alırım falan dedi. O gün kendimi yedim durdum resmen psikolojim bozuldu. O akşam bayağı araba diye kendimi kesecek duruma geldim. Ertesi gün bizim kızlarla takıldık ikinci ders iptal oldu biraz oturduk. O ara iki grup arasındaki muhabbet farkı karşısında şok yaşadım. Zengin grup İstanbul’a gidelim şu mekan iyi yazın şurada toplanalım derken bizim kızlar ise aaaa sen kilo mu verdin kızzz. Öbürü ise bacağım kalın bak diye pantolunun çekiştiriyor. Derdim eleştirmek falan değil aradaki farkı göstermek. Ben bunların ikisine de uymuyorum sanırım. İki tarafta da çok sıkıldığım oluyor.
Şu ara tek derdim araba! Varsa bir araba duanızı alırım. Dün okula gitmek için durakta beklerken bir sürü kampüs arabası geçti hepsine el ettim ama durmadı. Zaten geçerken de cama yapışmış popoları gördüm. Adam kapıyı açmaya kalksa insan fışkıracak neredeyse. bu zengin kıza yakın zamanda isim bulacağım. O aklımda birde bizim Kılçık hocaya bir haller olmuş. Pamuk gibi olmuş, derste dinlerken şirin şirin davranıyor. O filozof saçlarını da kesmiş adama benzemiş iyice.bizde ikinci sınıf olduk diye böyle sandık ama birinci sınıflarda da aynıymış. Bizim birinci sınıfta bir ara uğultu oldu diye ağzımıza mıçtı şimdi birinci sınıflara susun lütfen falan diyormuş şok oldum. Herhalde aşık falan oldu yada yoga falan yapıyor en olmadı sinirlerini aldırdı. Başka açıklama bulamıyorum.

İnterneti üst komşudan çekiyoruz ortak. Ama onlar tatile gitti ve bayrama kadar dönmeyecekleri için netsizim. Bu durum internetten kitap siparişimi falan etkiledi. Kapı kapı gezip internet aradım siz bilmezsiniz. 

12 Ekim 2014 Pazar

Sorunlarım Var

İnternetsel sorunlar yaşıyorum okulun ilk haftasından beri ve bu gidişat hiç iyi yönde değil. Bizim ortak internet üst komşunun evindeki modem! İşte çıban başı onlar! Bu mübarek insanlar tatile diye gidip neredeyse 1ay evlerine dönmediler. İnsan hiç mi evini özlemez mübarek! Bayrama kadar sıktık dişimizi bekledik. Bunlar geldi neymiş efendim modem bozulmuş. Peki. Götürdü tamire iki gün somra arayıp sorduk. Bu zaman dilimi tam olarak dündü. Neymiş fatura zamlanmış o da kızmış kapattırmış. Layyynnn! Gerizekalı tek başına nasıl karar verirsin öküz adam. Birde biz arayıp sormasak söyleyeceği de yok. Allem nasıl insan bunlar yaaa. Artık size hafta da bir gün höyküreceğim o da çarşamba günleri dersim geç bittiği için eve dönemiyorum amcamlara gidiyorum. Onlarn interneti var oraya laptopumla taşınmayı düşünüyorum. Babam yılbaşından sonra araba alacağım dediği için internet gibi ekstra masraf kapısına gelemiyor. Myna gene sürünüyor.
Okula gidişler de dolu otobüse binerek 20dakikalık yol boyunca küfür dağarcığımı geliştirmeyi öğrendim. Manyak şoförün arabasında ayakta kalma rehberi adlı bir kitap yazmayı planlıyorum.
Bayramda eski komşumuz olan bir arkadaşımı sözledik. Sanki kendi kızı evlendiriyormuşum gibi mideme oturdu. Şimdi birde nişan yapıyor utanmaz. Dur hele sözünü hazmedeydik. Onun için tık tık eden topuklu papuç almaya koşturuyorum.

Geçen sene bir hocam için komik bir isim bulmuştum ama bir türlü hatırlayamıyorum. Hatırlayan varsa söylesin lütfen. Çünkü onunla ilgili güzel bir hikayem var. Yüklenmeyi bekleyen yazılarım da var artık onlar perşembe sabahına. O zaman görüşürüz dostlar.

17 Eylül 2014 Çarşamba

Dakika Bir Gol Kaç?

Olaylı Myna geldi. Başıma gelenleri anlatayım da gülün. Okulun ilk günü çıktım durağa. Bindim dolmuşa ayakta ve kapının hemencecik yanındayım. Dolmuşlar küçük münübüs gibi bir şey önde şoförün yanında iki kişilik yer var arkası ayakta yolcu için tutungaç. O muübarek kapının camı da açık hemen önceki kapının camı da açık. Neyse kapıya yapışık vaziyette gidiyorum saçlarımı ağzıma tıkıştıran rüzgarla cebelleşiyorum derken kolumda bir acı hissettim. Hemen bakmaya cesaret edemedim yaklaşık 2 saniye sonra baktım. Acıyan yerde bir arı poposu var. Kendisi yok namussuz! Parmağımla poposunu dürtünce adeta örümceğin ağından sarkması gibi sarktı. Bağlantısı ise iğnesi! Neyse onu da çıkardım attım. Ama kolumda nasıl bir acı var anlatamam.
Annem yanımda olsa oturur ağlarım acıyo diye. Sonra dolmuş durdu bir yerde son durak dedi. Lan! Okulun en ıssız yoluna durak yapmışlar gevurlar! Yaya yolu dahi yok. Yolun kenarından ezilmemeye gayret göstererek gidiyorsun. Neyse indim gidiyorum koluma baktım. Sinek ısırığı kadar kabarmış beyaz beyaz. Kızların yanına gittiğimde bile hala arı soktu lan! Nasıl oldu bu Allah’ım çıldırıcam modundaydım. Gömleğe geçmiş doğum günü hediyesini takdim ettim, o da benim telefon istiyooom diye beni de selfie diye höykürmelerime dayanamayıp telefon almış bana. Hani pazarlarda falan çizgi film pepe’nin oyuncak telefonları vardı ya ondan alacağım derdi bende onu istemem Çılgın Hırsızdaki minyonlardan isterim diye şakalaşırdık. Gitmiş minyonlu fafalon almış bana :) ona telefon demiyorum çünkü. Neyse ilk derse girdik hoca gene niye bu bölüme geldiniz, bir halt olmazsınız ki alt mesajını içeren konuşmasını yaptı. Sonra dersiyle ilgili konuştu ne yapacağını falan söyledi. Bu yıl ders programımız çıldırmış durumda ilk gün ilk olarak Gömlekle Siyah alttan aldıkları derse girdiler, ondan çıkıp bu yıl ki seçmeli derse Gömlekle ben girdim. Bu arada Siyah da evine gitti. Saçma sapan şeyler yüzünden evi hemen karşı kapıya taşıdılar. Ev rezalet pismiş her yer her yerdeymiş, yerleşmeye çalışıyor. O da bana doğum günü hediyesi uzun elbise almış :) çok beğendim. İlk gün öyle böyle geçti. Eve gittim akşam serini diye giydiğim hırkamı çıkardım ne göreyim! Arının soktuğu yer büyümüş ve kızarmış. Neyse yattım ama o gece bir ara uyandığımda kolumu kaşırken buldum kendimi. Sabah kalktığımda kolum kocaman olmuştu. Gece üçüncü bir kol çıkartmaya uğraşmış olmalıyım. Kalktım gittim okula bu defa benim alttan dersim vardı.bir saat bekledim hoca gelmedi. Sonra kızlarla lak lak yaparken bayağı vakit geçti ama kolum ağrımaya başladı. Bak şimdi ders 1’de başlayıp 5’te bitiyor, hoca gelmedi ben 2’de çıktım dersten. Bir sonraki dersin 7’de. Ben ne yapayım? Nerelere vurayım başımı bilmiyorum. Sonra kolum ağrı yapınca başlarım dersine dedim kalkıp eve geldim. Babam benim patroncuğumu aradı, onunda işi varmış iki saat sonra geldi. Gece 9da hastane yolunu tuttuk. O da ayrı bir maceraydı. Adam yolda atarım diye aldığı çöpüyle tüm yolu gidip geldik. Hastanede koluna bakayım diyen patrona gösterdiğimde şok oldu. Sanırım daha tırt bir durum olduğunu sanmış.
Neyse hastanede benim aciliyetim yok diye bayağı bekleme durumumuz oldu. Bunu duyan patron hemen polis odası vardı oraya gidip konuştu. Polis amca beni aldı doktorun yanına koydu gitti. Doktor geldi anlattım falan derken sana iğne yapalım şişliği alsın dedi. Hemşire hanım geldi hunharca yaptı iğneyi. Daha çok uf oldum. Doktor bey ilaç ve merhem  yazdı gecenin o saatinde haydi nöbetçi eczane ara.. derken sapağı kaçırmalar derken, bulduk bir tane. İşte tam o vakit patron çöpünü atabilme zevkine erişti. Aldık ilaçları vın eve döndük. İlaçlarımı alıp yattım. Sabah iğnenin etkisiyle kolumun şişi bayağı indi ama kızarıklık ve kaşıntı durumu devam ediyor neyse dedim. Bugün de hazırlandım çıktım yola bekliyorum son araba 16,00 ve 16,05’de var başka da kampüse çıkan yok. İlki geldi içi balık istifi dolu yanaşıp durmadı bile. Neyse bir tane daha var dedim kendime o da aynı şekilde olunca mal gibi kalıverdim yolun kenarında. Terminale gitsem yetişemem ne yapsam olmuyor mal bir durumun içine sıkışıp kaldım. Kıstırdım kuyruğumu kös kös eve döndüm. Ulan bu dolmuş şoförleri işime çomak soktular hep ama şimdi de gene mağdurum ben! 

14 Eylül 2014 Pazar

Fragman Şe Ettim Size

Anlatacak çok şey birikti. Hiç bu kadar sessiz kalmamıştım. Sınav dönemlerimde dahi hep buralarda olmuştum. Ne değişti? Sanırım sadece yaz bunalımı, tatilsizlik başıma vurdu beklide.. Aslında bu konuda mastır yapmış insanım ben, hayatım boyunca sadece bir kerecik tatile gitmiş insanım. Tabi bunda tatil kasabası gibi bir şeyde yaşamış olmanın etkisi de vardır eminim. Ev yüksek gerilim hattı gibi. Herkes ufacık bir şey olsa da bağırıp carlayıp hınç alsamın peşindeyiz. Hepimiz birbirimize o kadar çok bağırıyoruz ki bunu anlatmak mümkün değil. En son babama telefon al diye höykürdükten sonra kayışlar koptu. Evin para yönetimini anneme bıraktı aslında bizim evin deyişiyle direksiyonu anama verdi. Bize de bundan sonra benle gerekmedikçe konuşmayın resmi olacağız falan dedi. O geldi mi odamıza kapanıyoruz, gerekmedikçe ayakaltında dolanmamaya çalışıyoruz. Bu durumun geçici olduğuna adım gibi eminim. Zaten bizim ki de tekrar eskiye dönmenin yolunu yapmanın peşinde.

Okul açılıyor! Yuppi demeli miyim? Okula ulaşma çabalarım başlayacak. Otobüs beni almadı krizlerim hayatımın olmazsa olmazı olacak sanırım. Şuan için acayip coştum eve çıkma konusunda ancak bizim zaten orada dairemiz olmasına rağmen ben bu sıkıntıları yaşıyorum. Neden? Kiracılar babamın öz evladı bense üvey evladım o yüzden. Onların okulu bu yıl son, nisan mayıs civarı araba almamış olursa kiracılar çıktığı gibi eve yerleşme planım var. Ev arkadaşımı da şe ettim. Sanırım birini daha bulmamız gerekebilir. O eve çıkarsam ilk işim kedi almak olacak. Babam bu eve hayvan sokarsan parkta yatarsın demişti, o evden bahsetmedi ki. Kendi evine istersen kaplan al falan da dediği olmuştu. Yani anlayacağın kedi damarım tuttu. Gönül isterdi müstakil bahçeli bir evin olsun bahçesinde köpek bakasın ama o model evimiz taze bitti.

Bu sene ders programım ayrı gerizekalı, ikişer saat arayla ders var. Ulan o iki saat ben ne yapacağım. Araba alsak o ders arasında eve git gel yapsam (ki o araba su yakıyor olsa dayanmaz) idamımı hazırlarım. Bu yüzden içimdeki çocuk çareeeeeesssiiiiizzzzzzzz… Yani yarından itibaren benim çilem sizinse güldürüklü yazılarınız gelmeye başlayacak. Bu yazıyı fragman olarak algılayabilirsiniz. Komik! Felsefede de fragman var ama herifin söylediklerinden oluşan şeyler birde bildiri var. Şuan unuttum ama bunlardan biri garanti onun sözü diğeri ise kulaktan kulağa gelmiş ona ait olduğu çok net olmayan cümlecikler falan. Size felsefi bilgi kırıntıcığı da bıraktığıma göre huzur içinde gidebilirim. Sezon başlıyor lütfen herkesler bilgisayar başına geçsin ve yazmaya başlasın, yazın uyuşukluğundan kurtulalım =)

Myna

26 Ağustos 2014 Salı

Bazen Lily Olmak İstersin

Bu Bir bant kaydıdır sayın okuyucu. Şaka şaka J önceden çiziktirilmiş Bir Yazı sadece sadece, ben yokmuşum Gibi YORUM yazabilirsiniz.
Evet ben Doğum Günü kutlanmayan insanıyım. Hemen ne demek olduğunu açıklayayım. Ben arkadaşlarım için kendimi ne kadar yırtarsam onlar beni aynı oranda unutuyor, yok sayıyor ... AMA alıştım bu duruma. Bir kere Doğum Günüm kandile denk gelmişti o zaman o kadar çok kandil mesajı gelmişti ki sormayın. Aralarında Dogum Günümü hatırlayan mı? Imm sanırım bir elin parmaklarını doldurmaz.
Simdi nişanına gidemediğim arkadaşım her ​​sene atardı ama bugün belli olacak Hanya Konya. Hatırlarsa ​​küs değil demektir. Bakalım bu sene skor ne alemde Olacak?
Çitlenbikle son bir haftamıza girdik. Biran önce okul açılsın istiyorum. Evde vakit geçmiyor, arkadaşlarımı özledim. Hatta o lanet olası servisi bile özlemiş olabilirim. Simdi yeni trend'im dolmuşlar. Bu sene de onlarla boğuşacağım hadi hayırlısı.
Bu bir acındırma yazısı DeğiL ALTINI çiziyorum. Sadece sadece kendimi ya da içimdekileri ifade ettim. Bizim ailede de Doğum Günü kutlama olayımız olmadığı için o günün bir anlamı olmadığını falan düşünmeye başladım. Çünkü iki türlü de insanların beni hatırlamadığı bir gün. Beklide hayatta bu kadar silik biri olmasaydım her​​şey farklı olurdu. Gerçi arkadaş ortamımda öyle değilim orada gayet varlığımı gözlerine falan sokuyorum. Demek ki görmek istemekle alakalı, kimlerin bana ne değer biçtiğini bir mesaj atamamalarından anlamak zor değil. Bir mesaj atmak ne kadar zor olabilir? Hediye falan derdim değil o levele çok uzağım. Birde doğum günümde bazen Lily gibi olmak vardı diyorum :) İzleyenler bilir..
Ya ben gidiyorum 

Herkese iyi Dogum güncükleri diliyorum. 



22 Ağustos 2014 Cuma

Ölmedim Ben Buradayım

Hey ben yaşıyorum hala..sadece bilin istedim. Ve gene tüm aksiliklerle karşınızdayım efenim. Geçen hafta cumartesi benim patron evine duvar kağıdı falan yaptırıyordu. Orada sıkılan Çitlenbik hooopp bize geldi. Bende anasının işi çok diye postalandı sanıyorum oynatmaya uğraşıyorum. Pardon onun deyimiyle sırnaşıklık yapıyorum. Kurtlu sıkıldı eve gidicem diye tutturdu. Neyse öyle böyle annesiyle konuşup yolladım bunu. Pazar günü içinse bizim apartmanın en ağır topu olan bir teyzemiz var, çok severiz kendilerini hatta bol bol kendimizi ona üfürtürüz. Onun kızı felsefe örtmeni ev alınca kışın buraya kızının yanına geliyor bizde öyle tanıştık. Yazında Sakaryada bir yerde evi var ona ziyarete gittik. Organizatör benim patron. Adamın arabası clio ama toplamda 9kişiyi almaz. Küçük kardeşim ve patronun oğlunu bagaja koysak ve bende arabanın üstüne kendimi bağlasam gene olmuyor. Benim patron arkadaşından ikinci araba buldu sırf bizim için, buradan hayır dualarımı yolluyorum. Yüzüne desem patron işçi ilişkisini bozmayalım der. Cidden der hatta diyor yani.
Yola çıktık emanet araba baya külüstür ve lastiği patlamışi bizim buradaki lastikçiye gittik adam yokmuş. Sonra biraz ilerdekine gidelim dedik ama 10metre gittikten sonra durup hava basıyoruz filan. Lastik çortladı ve biz yolun ortasında kaldık. Diğer arabadakilerde gidemiyor yolu bilmiyorlar. Babam ise ben kızları eve yollarım diyip duruyor. Sonra benim patron bu arabayı yol ortasında bırakamayız diyince sustu. Patron arayıp çekici çağırdı. Arabayı koyduk kasaya biz içindeyiz. Hobbidik  gidiyoruz. Adam her tümsekte öküz gibi gittiği için biz arabanın içinde ecel terleri döktük. Arabanın tavanına bol bol kafa attık. O teker yüzünden 2 saatimiz gitti. Neyse zar zor çıktık yola gittik. Teyzem bir sevindi ki sormayın. Ben orada da dadılık işine devam ettim. Çitlenbik k*çımdan ayrılmadı. Dönüşte kucağımdan inmedi. İki araba yol boyunca birbiriyle yarıştı. Sonuç clio kazandı.


O hafta benim patron terasında mangal keyfi yaptı bize. Bende babamla konuşup organize ettim sonra Çarşamba günü biz keyif yaptık. Tabi onlar çalışan insan fazla zahmet vermeyelim diye ben sadece akşam teras müsait mi diye sordum onlarda çay falan sandılar. Anneme dedim onların iş çıkışı yaklaştı şimdi ara söyle mangal yapcaz de diye yırttım kendimi. Zor zahmet arattım. Akşam terasta ise bana bol bol laf sokuşturdular. Myna’nın ipiyle kuyuya inilmez insan söyler, bizde çay sandık, nasıl organizasyon bu yahu diye boy boy lafları giydim. Sonra annem babamda ehehe bide kendine bilim insanı diyo ehehe diyince hepten sinir oldum. Ben söyleyip zahmet versem gene laf yerdim. İki ucu b*klu değnek. Birde deseki annem Myna arattı söyletti zaten diye sorun olmayacak. Neyse işte sonra bu sıralar ilk kahvaltımı hazırladım diyebilirim. Yuhalamak yok! Ben öğlene kadar uyuduğum için kurulan sofraya kalkıyorum. Çünkü kimse benim kalkmamı beklemez. Ama şimdi madem erken kalkıyorum Çitlenbik’te fazla beklemesin diye hazırlıyorum.  Ben yokken böyle şeyler oldu, çiziktirdim bir şeyler gidiyorum.

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Anne-Baba Çalışıyorsa..

Selam olsun tatil insanları.. Tatilsizlik başıma vurdu galiba. Neyse anlatacaklarım var sizlere. Bu baktığım Çitlenbik var ya hani cadı olan. İşte o ömrümden ömür götürüyor. Cadı sataşmak için küçük kardeşimi kışkırtıyor sonra onunla kavga ediyor. Yemek konusunda beni benden alıyor zaten. Ay onu yemem karnım tok benim bla bla. Halbuki kahvaltıyla duruyor tok olması imkansız bir saatteyiz. Birde yemek seçme huyu olmamasına rağmen ay iğrenç o, yemem, beğenmedim…
Annemin bile sınırlarını zorluyor. Uyku problemimiz var. Öğlen uykusuna yatmak istemiyor. Kavga kıyamet zorla yatıyoruz. Birde bana söyleme annen uyutmamı söyledi diyorum. En son dün artık annesine nasıl baskı yaptıysa uyumamak için izin almış. Dakika başı uyumicam bugün diyip durdu.
Çarşamba günü çok mutluydu teyzesi gelecekmiş. Geldi de teyzemiz, ertesi gün yarım gün teyze baktı ona. Ben mal gibi sabah erken kalktım gelecek diye bekledim. Sonra benim uykum iyice açıldıktan sonra telefon geldi. Öğleden sonra gelecekmiş, haber vermeyi unutmuşlarmış diye. Hemen yatağıma tırmanıp yattım. O uyku alınacak arkadaş. Ben uykusuzluğa dayanamayan biriyim ve günün 25 saati uyuyabilirim.
Neyse konuya dönelim. Öğlen bizimki almış oyuncak poşetini geldi ama yüzünden düşen bin parça. Noldu, anlat kuzum diye diye anlattı. Teyzesi gitti diye bozulmuş, bizim hanımın hayalinde teyzesi bakacaktı ona falan. Ama teyze gidince hayaller yıkılmış. Anlatırken neredeyse ağlayacaktı. Hemen oyun oynadık unutturduk. Akşam parka çıktık oyun oynadık. Anasının gelme saatine doğru bizimki başladı söylenmeye annemler beni sevmiyor gelmediler baksana…

Annesi çalışan çocuklar için hayat daha zormuş onu anladım. İçim parçalandı. Hem annesi çocuğuna hasret hem yavrusu annesine. Gerçekten zor evladına daha iyi yaşam sunabilmek için iki tarafında fedakarlık etmesi gerekiyor. Bu durum en fazla da çocukları zorluyormuş onu anladım. Biraz da şımarık olmalarına sebep oluyor bu durum. Saç baş yoldurdu bize mesela. Dün en son bulaşık yıkayan annemle inatlaştı. Bende yapacağım dedi, annem olmaz dedi kıyamet bundan sonra koptu. Bizimki sandalye çekip kendine meydan hazırlama girişiminde bulundu. Annem kızdı ufaklık isyan etti. En son da abisi gelip aldı.

Yarın seçim var patron 7de iş başı yapacakmış. Benle dalga geçiyor 5,5da kalkıp kahvaltı hazırla bizeeee. Ellam yani o dert değil de bu defa oğluşu da gelecek bize. Anne babanın öğle arası olmadığı için çocuk aç susuz kalmasın diye zaaar. Ama oğlunu çok seviyorum benim küçük kardeşimden iki yaş küçük ve büyüklerine çok saygılı. Çokta şeker bir şey ve oldukça akıllı bıdık. Küçük kardeşimle iyi anlaşıyorlar. Bütün gün bilgisayar başında o salak minecraft denen oyunu oynuyorlar. Çok yahşi ve kötü bir oyun, hiç hoşlanmadım. Kardeşime o oyunu sildirmeye uğraşıyoruz. Neden doğru dürüst olan şeyleri faydalı şeyleri sevmiyoruz anlamıyorum. Sevdiğimiz çoğu şeye dönüp baktığımda hep zararlı şeyler olduğunu görüyorum. Dikkat etmek lazım arkideş. Bu çok sakin bir yazı oldu farkındayım ama şuan için atraksiyonsuzum ondan. En kısa zamanda telafi edilecek. Saygılar, hörmetler..

5 Ağustos 2014 Salı

İtirazım Var

Çok atarlı bir yazıyla karşınızdayım. Dün baya iyiydim hastalığım geçmeye başlamıştı, sabah zorlanmadan kalktım Çitlenbikle uğraştım. Öğlen annesi yemeğe gelince aldı onu yanına. O sırada kuzenim aradı ve geçen ben öteki kuzene giderken mutfağı yanan kuzen bu. Benim küçük haydut durmuyor ona bakmaya gelebilir misin dedi. Ben gelemem ama kardeşimi yollarım dedim. O olur dedi ama arkadan büyük haydut Myna gelsin diye böğürüp durunca kıyamadım. Annesi giderken Çitlenbik’i bıraktı aldım hemen öğlen uykusuna yattırdım onu anneme emanet ettim. Koştur koştur hazırlanıp kardeşimle çıktık yola. Gittik ama mutfak diye bir şey kalmamış ortada. Sonra Myna ocaktan korkuyor denir. Olum ihmalden yanmamış mutfak bir anda tavadan alevler çıkmış ve davlumbaz tutuşu vermiş.

Ablam dalga geçiyor kocama ankastre mutfak al dedim almadı bende mutfağı yaktım şimdi ankastre mutfak alıyoruz =) diyip gülüyor. Ben gittim haydutlar sıcaktan iyice bunalmış ve huysuzlaşmışlardı. Ben onlara pek ilişmeden mutfağa girip biraz yardım ettim akşama doğru bindim otobüse döndüm.
Bir kerede de ben ufakken arkadaşım ateşle oynayıp evin altındaki samanlığı yakmıştı. Aylarca çok feci kokmuştu oralar. Birde ya ev yansaydı ya çocuklara bir şey olsaydı! En kötü ölümlerden biri de yanarak ölmek herhalde.

Eve geldim ama bir ton laf yedim. Benim patron şaka yoluyla lafları sokuşturdu. Maaşını kescem görev yerini terk ettin sen diyip durdu. Birde o bacaksız Çitlenbik beni şikayet etmiş annesine. Neymiş efendim çok sırnaşıyormuşum, hep onunla oyun oynamak istiyormuşum ben. Ağzım açık kaldı ve aşırı sinir oldum. Bit kadar boyuyla yazmış çizmiş eşek sıpası. Annesi babası ciddiye alsa ne olurdu acaba?

Lütfen arkadaşlar sırnaşmayın! 

Teşekkürler

Sayın okuyucu bu bir teşekkür yazısıdır. İnternetsizliğimde yakalandığım mimler adına düzenlenmiş olan teşekkür yazısına hoş geldiniz.
Evet gönül isterdi ki mimleri yapıp kıkırdamayı lakin hiç neşem yok. Mim dediğin neşeli olmalı benim için. O yüzden yapmamaya karar verdim.  Ve mimleyen canlara tişkür ediyorum

Dördüncü Tekil Şahıs teşekkürler kuzum bir ara kitaplarla ilgili bir şeyler yazarım ve mimden daha çok bilgi içerir söz =)
Plaza Sesi çok tişküüüürr ettim sana ve senin mim o kasveti hak etmediği için yapmıyorum canı gönülden inan bana =)
Deep tam benlik bir mim pasladın ama işte ona o itinayı şe edemem şimdik o yüzden es geçiyorum ve sana çok çok çoookkk tişkür ediyorum.

İlk teşekkür yazısının sonuna geldin okuyucu, saygılar hörrrmeetler

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Myna'nın Son Durumu

Ölüyorum galiba sanırsam. Dün kalktım boğazlarım şişmişti. Dün Çitlenbik o kadar sinirlerimi zorlamadı. Hatta öğlen arasına gelince annesiyle babası, kızı aldılar bir saat yanlarına. Kız gitti uyudum uyuycam! Uykuyla hayatımda bu kadar büyük savaş vermedim diyebilirim. Sonra ben kazandım tabi ki! Mutlu muyum? Nasla!
Hafta tatili olunca aldım anamı kuzenime oturmaya gittik. İki aktarma yapmak gerekiyor ve otobüs saatleri sıkıntılı biraz. Beklerken oradaki kuzeninim kocasının kardeşiyle karşılaştık. Aslında adamın dükkanının orada beklediğimiz için karşılaştık demem saçma oldu. Neyse sonra ben kuzenin kızını abur cubur alırken bissürü itfaiye sesi falan geldi. Yola döküldü insanlar nereye gidiyor diye. Bizim abi de merak etti pek bi. Sonra abiye telefon geldi. İtfaiye onlara gitmiş. Aslında benim kuzenin mutfağı yanmış ama onlarda senin benim yok. Birde evleri yan yana olduğu için öyle demiş olabilir. Adamcağız paldır küldür gitti. Ben ablamı (kuzeni) aradım açmadı. O telaşta duymamıştır. Sonra bindik otobüse gittik öbür kuzene. Yemekler yapmış döktürmüş bizimki =) yemezsen terlikle dövüyor. Ama onun evi apartmanın en üst katı 5. Katta ve tüm gün pişiyorsun. Klima aç kapa yaparken bir hal oluyoruz.
Bugün sabah annem beni kaldırırken carladım. Çitlenbik bugün gelmiyor bırak uyuyayım! Ama boğazım daha da şişmiş travesti gibi bir sesle anırınca annem neredeyse ağzımın ortasına yapıştırıyordu. Gerçi ranzada beni görmek için parmak uçlarına yükselmesi gerekiyor, oradan nasıl çakabilirse? Ama anne terliğindeki isabetlerinden sonra hiçbir şey onun için imkansız değil.
Kuzende yedik içtik terledik. Gönül isterdi ki eğlendik diyebileyim ama onu da terleyerek vücudumuzdan atıvermiş olduk. Sonra bir yağmur başladı ki sorma. Oh bereket desek de o yağmurda ıslanan Myna yarın hastalıktan gebermezse iyi. Islandık otobüste terledik. İndik ikinci arabayı beklerken soğuk rüzgarla üşüdüm. Yarın boğazımda balon falan çıkabilir. O derece şişeceğini düşünüyorum.
Yeni blogda da ben Myna olacağım. Çok düşündüm Myna’dan başka bir şey olamam. Ayrıca burası olduğu gibi devam edecek kapatmak gibi derdim yok. Lakin yeni isim düşünürken beynimi yakıp duruyorum. Mesela kızlardan Filozofiye var ya onun nick namesini çok seviyorum. Ama kızda haklı olarak bana özel bir şey o diyor. Ama yani ben çok sevmiştim. Filozofun dişisi gibi olunca e bide felsefe okuyunca cuk oturmuş oluyor. İyi bir isim bulup geleceğim.

Site iyiden iyiye birbirine girdi. Çardak kavgası aldı yürüdü, bir güvenlik görevlisi işi bıraktı, çardak kavgaları başladı. Keşke görseniz de sizde benim kadar gülseniz. Koca koca insanların 5yaş krizlerini.

31 Temmuz 2014 Perşembe

İlk Gün

  Bugün ilk iş günümdü. kendimi kesmedim ve henüz çocuğu yolmadım. Ama bunları yapmama ramak kaldı. Çocuk bir kaç hafta babanesinde kaldı ve orada müthiş şımartılmış. Çocuğun ağzına bi tane yapıştırmamak için zor dayandım. Lan tuvaletten çıktın ellerini sabunlayacağız diyorum yok diyor. Zor sabunladım bu defa çıldırdı ağlıyor bağırıyor pençe savuruyor. Gerisini siz düşünün.. Bunun babane etkisi geçene kadar sinirden ölmezsem iyi. Birde yeni bir hesap blog bişi açmayı düşünüyorum. Ben koca çeneli olduğum için önüme gelene blogum var diye bık bık ediyorum. Sonra birşey oluyor yazacağım ama ya filanca okursa diye geri vites yapıyorum. Demem o ki özgürce giydirebileceğim bir blog açmanın eşiğindeyim. Birde biriken mimler var onlarla da ilgileneceğim en kısa sürede.
Şimdilik bu kadar dönüşüm muhteşem oluciiikk :) saygılar  ;)

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Bayram Gelir Leylim Ley

Canlarım kuzularım yavrularım döndüm evime ama nasıl diye bir sorun. Bayramdan önce kuzenime gittim ama ordan bir yere gidemedim. Abim aradı (kuzenimin kardeşi) Myna gitmesin ben geleceğim görüşürüz falan dedi. Tabi ben Çarşamba gitmiştim abim cumartesi akşam geldi. Ablamın büssürü iftarı vardı. İlk iki akşam baba tarafı yani bizi taraf vardı sonraki akşam anne tarafından gençler geldi. Lan bildiğin gençler muhabbet iyi hoş ama Myna orada saksı bitkisi, koltuğun kırleti gibi duruyor. Dün akşam ablam benle konuştu ne o öyle kırlent gibi duruyorsun hiç katılmıyorsun falan. Ama işte ben öküz geldim öküz gidiyorum alışık değilim ki. Oysaki hep ortamda konuşan eden insanlara hep imrendim keşke öyle olsam derdim. Bu işe bir el atmam lazım. Onu da yapılacaklar listesine ekliyorum.
İftardan iftara koşturduk ama hamd olsun çok güzeldi. Almanya’dan gelen kuzenimle görüştük. İki çocuğu var ufağı yesen doymazsın öyle şeker bir şey. Büyük kız daha oturaklı ama ilgilendin mi çok mutlu oluyor. Ona tekerlemeler öğretiyorum çok seviyor gittiğinde hep Myna ablam öğretti diye söylüyormuş.

Ben arife günü köye çıkacak babamlarla buluşacaktım ve bayramın ilk günü hep birlikte dönecektik. Plan buydu en azından. Ben arife günü çarşıya çıkarken abime durağa gidiyorum diyince höstlendim. Araba var yarın hep birlikte gideriz, uğraşma otobüsle dedi. Allah dedim bayram günü kalktık kahvaltı ettik amcamın evine geçtik orada da akşama gideriz dendi. Babamı aradım onlar dönüş yoluna bile koyulmuşlar. Mübarek koşarak kaçıyor sanki erkenden. Baktım yetişemiyorum, kardeşim de köyde kalıyor gideyim kardeşimin yanına dedim. Gittiğimde de kardeşim kalmak isteyince diğer kuzenle konuştum abla giderken bunu da alın olur mu falan dedim. Onu da oraya kakaladığıma göre huzur içinde gezebilirim.
Abim bugün İstanbul’a gidecek, ona sordum beni götürürsen geleyim sizle diye olur dedi. Çantamı arabadan çıkarmadım. İnince gene kuzenime geçtim abla bana don ver don diye höykürdüm. Aldım donu giydim açtık belgesel izliyoruz. Maymunlara bakıp vay anasını ne akıllı diye diye izledik. Eniştem yatınca ablam bana öküz olmama yolunda ders niteliğinde öğütler verdi. Aşacağım bu durumu hadi bakalım. Sabah oldu amcamlara kahvaltıya gittik abim yatıyordu hem de akşamüstü gideriz diyip duruyordu o yüzden ablamın evine döndük ben evde oturdum onlar apartmanda bayram ziyareti yaptılar. Geldiler baya oturduk saat 5 gibi ablama telefon geldi sonra bana dönüp abin gitmiş seni unutmuş dedi. Anam eşyalarım kaldı arabada! Hemen aradı ablam o ona bağırdı öteki buna bağırdı. Sonuç? Benim valiz bana dönecek ama nasıl bilinmiyor. Mal gibi kaldım ortada. Abim arayıp çağıracak diye beklerken nal topladım. Yapacak bir şey yok kalktım otobüsle geldim. İnsanlar kapıdan taşarken binmeye çalıştım ve bindim tutunacak bir yer buldum oraya yapıştım. Zorla geldim eve bu defa yeni patroncuğum bayramlaşmaya geldi eğlendik. Bayram güzel millet, çocuklar için daha da güzel ama hayat güzel mutlu olmak lazım. Çok konuştum daha da konuşacağım buralardayım artık millet 

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Durum Bildirimi Stop

Tabii ki bunun çok çok çooookk uzunu
Durum bildirmesi yapıyorum. Yarın Sakarya’ya kuzenime gideceğim. Sanırım sülaleye iftar verecekmiş. Benim haberim yok aslında şans eseri öğrendim, babam sağ olsun ailenin soğuk nevaleleriyiz. Böyle şans eseri gittiğimizde ise anan baban nerde ne soğuk insanlar bunlar diye illa laf yeriz. Bu durum çok canımı sıksa da babam pek oralı değil.
Bugün ehliyet kursuna gidip evraklarımı aldım. Evet artık orasıyla ilişkim kesildi şimdi ağız dolusu sövebilirim. Kendime uzun hoş bir elbise aradım ama bulamadım. Şansımı Sakarya’da deneyeceğim bakalım. Yarın yolcudur Abbas.. gittiğim yerde net yok yada pc. Belki oradan diğer kuzene gidersem onların evi internet cenneti orada hunharca buluşabiliriz.
Neyse durup durup telefonum ezik diye deliriyorum. Hani şu saçma selfie olayı var ya kızlar çekilip attıkça beni de selfie beni de diye kendimi yırttım. Sonuç elimde yarı ölü bir telefon ve yenisini almaya bir türlü ikna olmayan bir babam var. Şu dadılık işi uzarsa eğer kendime telefonda alırım kariyerde… neyse bu bildirim burada son bulur max. Bayramın son günü soluğu burada alırım. Eğer gelmezsem ölmüşümdür yada telefon isyanımdan çıkmam için beni vurmuşlardır.

Selfisiz Myna saçlarını tekrar karamele boyadı. Şuanlık çok koyu eski haline gelmedi sanırım birkaç kat daha boyarım. Bu bildiri burada gerçekten çok ciddi olarak son bulur.

19 Temmuz 2014 Cumartesi

Filmli Günler

Kısaca saçmalayıp gideceğim. Geçenlerde Vampir Akademisini
açtık kardeşimle izlerken anlatan şahsiyet Dhampir ve Morio’lar hakkında konuşuyordu. O Dhampir dediğinde nasıl güldük anlatamam. O ne lan isim mi bulamadın vampiri çevirdin. Birde vampirli filmleri severek izlediğimden bu filme de banko iyidir diye bakmakla hata ettim. Vampir dediğinde bir tek kan içmesi olmuyor ki, üstün hızı kuvveti falan olmalı.
Burada soylu kanlar kanla besleniyor ve sihir yapıyor. Yarı vampir yarı insanlarda bunları koruyor, dövüşüyor. Bana acayip saçma geldi. Güneşe çıkıp geziyorlar ve sadece rahatsız oluyor soylular. Ama birde manyak vampirler var onlar vahşi ve duygusuz. Onlar güneşte yok oluyo galiba emin değilim ama öyle bir şey.
Bir kerede Romantik Vampir diye bir kitap almıştım. Aynı onun gibi boş ve saçmaydı. Filmi izlerken güzel iyi vakit geçiyor. Ama durup düşününce boş! Ben bu aralar hiç bir şeyi beğenmez oldum. Çoğu film hakkında böyle düşünüyorum.
Birde eğer izlemeyen ve izlemek için film arayan varsa birkaç film söyleyip gidiyorum
1.  Ölümsüz Polisler

2.  Çelik Yumruklar

3.  Ödül Peşinde

4.  Hayatımın En Kötü Gecesi


5.  R…Rajkumar
6.  Umut Işığım


Kısa Bir Mim

Zamska bana mim paslarsa yapmak zorundayımdır. Geçelim sorulara:
1.  Kendinde en yetersiz bulduğun durum?
Iımm şey sanırım pasifliğim. Yabancıların yanında yada az tanıdığım insanlar yanında pek konuşmam hatta hiçbir şey yapmam.

2.  Hayatında düzenlemen gereken şeyler?
Kararlarımı ve önceliklerimi o kadar sık değiştiriyorum ki bazen ben bile şaşırıyorum. Şuan için zamanı düzgün kullanmayı halletsem çok iyi olacak.
3.  Kendine yeni donanımlar katacak mısın? Ne ki onlar?
Bir müzik aletini kullanmayı öğrenmek istiyorum.
İki yabancı dil biliyor olmak istiyorum.
Bana iş alanında fırsat verecek kurslara gidip sertifika almak istiyorum.
Spora başlamak istiyorum.
Bir kitap yazmak istiyorum. Ve ben istediklerimi kafama koymuşsam yaparım =)

4.  Yapmak istediğin etkinlik var mı? Rotan nedir?
Yurtdışını görmek istiyorum neresi olursa ama öncelikle kendi ülkemin güzelliklerini görmeliyim. Önce Türkiye’yi fethetmeli sonra ise dünyayı.
5.  Çocuğuna mirasın ne olacak? 5 seneye kadar yapabileceğin şeyleri söyle bakalım.
Öncelikle üniversite diplomamı gözüne sokarım. Anan okudu sende okuyacaksın eşek sıpası derim.
Kitap okuma ve günlük tutma alışkanlığı edinmesi için uğraşırım.
Teknolojinin esiri olmaması için savaşırım. Dikkat ettiniz mi sokakta oynaya çocuklar azaldı. Hiç biri bizim oynadığımız oyunları oynamıyor.
Bir spora ya da kursa gönderirim. Çünkü önemli insanlara baktığımda hepsi küçük yaşta kendini donatmaya başlamış ve aman yönetimini öğrenmişler.

Sanırım bu kadar. Bir mimin daha sonuna geldik. Şimdi mimleme zamanı =)