27 Ocak 2014 Pazartesi

Tam mutlu son değil gibi sanki

   Günün her saati uyuyabilme yeteneğine sahibim. Canım sıkıldığında bile yatıp uyuyorum. Bu konuda üstad sayabilirim kendimi o derece artık. Şimdi malumunuz büt haftasında da zerre kadar ders çalışasım gelmiyor, hep yatıp uyuyayım.... Gerçi gerçekten ders çalışmayı seven insanlar türlerinin son örneği olduğu için benim bu durumum gayet doğal. Ben hiç bir zaman harıl harıl çalışmadım. İstesem de olmuyor. Yapımda yok arkadaş. Hatta şuanda da ders çalışıyor olmam gerekirken ders haricinde yapabileceğim her şeyi yapıyorum. İki gün öncede 'Aman bir kere geliyoz dünyaya beaaa..!' diyerek kalktım gittim sinemaya. İşin komik yanı ise şurda; bu filmler vizyona girdiği hafta kendimi paraladım gideyim diye. Ama nasıl yırtınıyorum herkese her fırsatta 'Sinemaya gidek mi hacı?' 'Şu oyuncuyu seviyon mu bak onun filmi bu' 'Kanka çok komik film var vizyonda gidip gülsek ya?' gibi. Neler neler yaptım. Benim sorunum tek başıma olmaktan nefret etmemde. Yalnız gittiğim, yaptığım hiçbir şeyden zevk almıyorum, eğlenemiyorum. Gene aynısı oldu. Anamı kardeşimi topladım, hesabımı kitabımı yaptım. 'Haydeyin gidiyoruz azcık gülcez ' diye önüme kattım, götürdüm sinemaya. Tabiki de ''PATRON MUTLU SON İSTİYOR'' filmine gittim!!!


BENCE: Gayet seviyeli bir komedisi , hikayesi ise oldukça sevimli ve kesinlikle komik sonlu bir filmdi.



En sevdiğim sahnelerden biri de buydu. Çaresiz bir aşık! 

Şapşal aşık bakışları olmazsa olmaz



En çok bu sahneyi sevdim! En çok bu pozu sevdim!
Ohhh be gülmek varmış, aşk varmış... Diye stres attığım bir film oldu benim için,şunu da eklemeden geçemiycem 'Zevkler ve renkler tartışılmaz'.  Benim diyeceklerim bu kadar...

Bir sakarlığım daha

   Finalleri verdik, sonuçları beklemeye başladık.Az çok ne alacağını tahmin ediyorsun iyi güzel deee durum kritik olan derslerde yok değil. Hani çandan dolayı geçme notu düşer umudu varya Allah o umudu ne etmesin! Günde 50 kere okulun sitesine girip notlara bakmaktan canım çıktı. Birde notlar giriliyor tamam güzel ama harflendirme gelmiyor. Allahım!!!!! Geçtim mi kaldım mı? Geçme notu düştü mü çıktı mı ne ettiği belli değil.
   Derken iki kritikten çaktım büt büt gidicem okula bütleyip geleceğim el mahkum. En garanti geçiyorum dediğim hatta arkadaşlarıma 'nanik! bu dersten kalınır mı? keh keh keh' yaptığım dersin o lanet olası not kutucuğunda girmedi yazmasın mı? Allahım!? Nerelere gideyim ben. Kafamı hangi taşlara vurayım yahuuu? Hocaya mail attım ve dakika başı cevap gelmiş mi notum girilmiş mi diye okulun sitesini epeyce aşındırdım. Allahıma şükürler olsun ki arayı çok açmadan o canım hocam cevap attı notumu girdi. Meğer gerizekalı ben! Adımı yazmayı unutmuşum. Allah ıslah etsin beni. Kendi kendimi stresten öldüreceğim.
   Bunun birde lisede eşşek şakası versiyonunu yemiştim lisedeyken. Bizim kızlar ösym'nin ağzından bir güzel mesaj döşemişler. 'Kağıdınız işleme alınamadı, gerizekalısın yavrucum doğru dolduramamışsın, böyle bir seneni yerler işte oh sana...' içeriğinde mesajı hazırlamışlar. Sınıfta da biraz gıcık olan bir kızın telefonunu istediler şarkı atıcaz diye. Ben olaydan habersiz baktım kız hık pık ediyor, 'Alın benim telefonumdan atın' diyerek verdim telefonumu. Bizim uyanıklar kendi adını ÖSYM olarak değiştirip telefonu bana geri verdiler, akabinde mesajı bana yolladılar. Ayılıp bayılmadığım kaldı bir tek. Nasıl ağlıyorum, zırlıyorum... Baktılar ben baya ağlıyorum hatta höykürmeye başlamışım. 'Aman canım şaka ettik, biz ettik sen etme yapma şaka lan salak ne ağladın amma ağladın ama iyi ağladın...' diye kendime getirdiler. Yani iyi niyetim yüzüme patladı. Siz siz olun iyilik olsun diye olaylara zort diye atlamyın.

3 Ocak 2014 Cuma

hadi bakalım!

     Malumunuz üniversite sınavlarının müdavimiyim lakin üniversitenin biraz yabancısıyım. Esasen dost canlısı biri olduğum için dün kafede otururken başka masaya gelip: '' Sıcak neyiniz var?'' diyen birine tebessümle baktım. O da gayri ihtiyari etrafa şöyle bir bakarken göz göze geldik. Gülümseyerek selamlaştık. Yanımdaki arkadaşım şaşırarak tanıyıp tanımadığımı sordu. Onun bu tavrı beni de şaşırttı doğrusu. Birine, herhangi birine selam vermek için tanımak gerekli mi?
    Okul kantininde yer olmadığı için iki çocuğun yanına oturmuştuk arkadaşımla. (Çocuk dediğime bakmayın. Ben evlenmemiş 40 yaş altı tüm erkeklere çocuk diyorum. Küçümsemek için değil, delikanlı yada adam demek tuhafıma gittiği için) Çocuklardan biri sürme çektiği bariz olduğu için ona sürmeli diyorum. Diğerinde de dikkat çekici özelliği ne tam sarışın ne tam başka bir şey (dicek söz bulamadım). O yüzden ona sarışın diyorum. Sarışın olan bir güzel konuşuyor ki görmeniz lazım. Arkadaşına kız tavlama tüyoları, kendi kıyafetlerini alırken yanında mutlaka bir kız olduğu çünkü kız zevkine güvendiğinden tut, kahve falında bir şey olmadığını rast gele döşeyerek bir şeyler anlatarak onu inandırabileceğinden söz ediyor.Tam karşılarında oturduğumuz için istemesek de duyuyoruz konuşmaları. Tabi yanımdaki arkadaş bunlara çaktırmadan bunlarla dalga geçiyor, türlü türlü şebeklikler yapıyor. Gel de gülmeden dur. Bir ara neredeyse çocukların yüzüne doğru ''puhahahhahahaaaaaaaaaa..!!!!'' gidi korkunç bir kahkaha patlatıyordum, zor tuttum kendimi.
    O günden sonra bu muhteşem ikiliyi gördükçe arkadaşımla kıs kıs kıs gülüyoruz. İşin kötüsü yanlış anlayacaklar. Çünkü biliyorum yeni yetme ergenler hoşlandıkları kişiyi görünce böyle gülerler, fısıldaşırlar filan. Bu ikili de bizi, daha doğrusu beni öyle gerzek bir şey sanacaklar diye korkuyorum. Birkaç gün önce kantinde tek başıma otururken birde baktım bizim sarı geldi oturdu karşıma. Aldı Türk kahvesini içiyor. İçim içimi yiyor konuşmak için. Hangi bölümde okuyor, kaçıncı sınıf, nereli... Meraktan çatlıyorum! İlk defa beğenip hoşlanmadığım biriyle konuşabilmek için böyle can attım. İlk konuşmalarında ne kadar gerzek muhabbetler etse de arada oldukça güzel noktalara parmak basıp bir iki cümle bir şey söyleyip beni hayrette bırakmıştı. Hani bir insanın boş mu yoksa gerçekten kendini geliştirmiş olduğunu anlarsın ya. Bende bu sarıda onu gördüm. Boş değil bu çocuk. Ah! Keşke muhabbete girebilseydim!!!! Benim üst sınıfım olsa ne harika olurdu. Ben konuşma başlangıçları düşündükçe aklıma hiç mantıklı şey gelmedi. Sonra da kahvesi bitince kalkıp gitti öküz. Fark ettim o da arada kaçamak bakışlar attı. O gülüp duran kız bu muydu diye tanımaya çalıştı. Bende anlamadım sanki hıhhhhh! Ama koydum kafama.... Bir yolunu bulup muhabbeti kurucam bizim sarıyla. Hadi bakalım