Lisenin
son yılında tekrar dershaneye gidip biraz da orada dirseklerini çürütmek
durumunda olan kızımızın geçmiş okul hayatına bir göz atalım.
Sınavlardan bir haber
olmakla meşhurdu.
-Myna çalıştın mı?
+Neye çalıştım mı?
-Edebiyat sınavı var bugün?
+Aa o bugün müydü?
-Senin şu rahatlığına
hastayım.
+Ne rahatlığı kızım
bilmiyordum. Notları ver az bakayım.
Yahut sınavda kopya
çekemediği için cinnet geçirerek zayıf alırdı.
Sınıfta herkes kopya çekmiş
ama bir tek ona vermemişlerdi. Herkes yüksek not alarak onun zayıf notuna
gülmüşler gibi triplere girerdi. Hiçbir zaman deli gibi ders çalışmamış ve
çalışamazdı. Adeta tembel öğrenci modeliydi. Notları hiçbir zaman rezalet
derecede değildi. Hep orta halli bir öğrenci olmuştu. Liseye kadar hep takdir
ve teşekkür belgesi getirmiş olmanın verdiği beklentiyi lisede karşılayamamamız
ve bunun için şöyle bir savunma tezi ortaya koymuştu.
+Baba lisede yok o sistem.
Git sor kimse alamıyor. Vermiyorlar çünkü cidden bak.
-Uydurma kızım öyle bir şey
yok. Filancanın kızı almış.
+Hangi liseye gidiyor? (Ona
göre çamur atacağım sen söyle hele)
-Fişmanca lisesi.
+O lise başka işte onun
uygulamasında var. Yakın çevredeki liselere bak inan ki yok. Kimselere
vermiyorlar.
-Yürü git şuradan alacağım
ayağımın altına seni. Tembelim alamıyorum diyeceğine tüm sistemi
abuklaştırıyor.
Bu tezini hiçbir zaman
kanıtlayamamış kimseyi buna inandıramamıştı. Belge alan liselilere hasetle
bakıp içinden minimum kötü dileklerde bulunmayı ihmal etmemişti.
Hayatının 3/5ini okul
dolduruyordu ve bununda yaklaşık %50sine dershane ekleniyordu. Dershane
hayatının vazgeçilmezi olmuş gibiydi. İlkokulda liseye hazırlık için gittiği
son sene okulundan bir arkadaşıyla aynı dershaneye yazılmışlardı. Aralarında
geçen şu diyaloga bir bakın ve anlayın sınavın minnak kafaları nasıl
bulandırdığını.
-Myna o kola mideni delecek
bir gün. Annem çok kola içersen miden delinir der hep.
+Onca senedir içiyorum hem
de deli gibi hala bir şey olmadı.
-Aman neyse. Ne iyi oldu
aynı Dershaneye yazıldık beraber ders çalışırız. Okulda da aynı sınıftayız
zaten.
+Ya çalışırken ortalığı
fethederiz. Sende oturup deli gibi çalışmıyorsun değil mi?
-E yani. Hatta kitaplarım
ortada duruyor. Annem iş yapmamı istediğinde kitaplara sarılıyorum dersim var
diye.
+Ben öyle yapsam da
kanmıyor. Zaten çalışmıyorsun şunu yap sonra oturur çalışırsın diyor.
-Ama sen kaç senedir
dershaneye geliyorsun iki kere dinlemiş oluyorsun ondan çalışmadığın halde
zayıf not almıyorsun.
+Buradaki hocalarla akraba
olacağız neredeyse. Artık içli dışlı olduk hocalarla. Bıktım ama bir daha
hazırlık sınıfları haricinde gitmem dershaneye.
-Bende öyle düşünüyorum.
Sekizinci sınıfta gidiyoruz, lise sonda giderim bir de üniversite sonda giderim
daha da gitmem.
+(o zamanlar KPSS diye bir
şey yok tepkimi yadırgama) Üniversite sonda mı?
-Evet ne oldu ki?
+Üniversite sonda gidince
neye hazırlık yapacaksın anlamadım?
-İş için olmuyor mu?
+Üniversite grupları için
dershane yok diye biliyorum ben Meliscim. Ayrıca iş için sınav yok. ÖSS gibi
bir şey yok ne dershanesi? Dershane havası çarptı galiba seni gel hava alalım
biraz.
-Ya tamam hemen üstüme
gelme. Senin kadar içli dışlı olmadım ki ben dershaneyle. Neyse hava alalım.
Çocuklarımızın sınav
maratonundan beyni yanıyor. Sınav maratonunda çocuklarımızın arada nefes
almasına eğlenmesine de imkan vermemiz gerekiyor. Toplumsal mesajımızı da
verdiğimize göre devam edebiliriz.
Lise son sınıfta gittiği
dershanedeki sınıf öğretmeni Bay Türkçeci idi. Hoca oldukça tatlı bir kişiliğe
sahip olup kendi mizahına göre şakalaşmayı severdi.
Ön sırada oturan Myna’nın
ayağına basıp:
-Myna niye ayağın, ayağımın
altında?
+Hocam asıl soru niye
ayağınız ayağımın üstünde?
-Sen soktun ayağını ayağımın
altına.
Myna gözlerini devirip cevap
verme tenezzülünde dahi bulunmadı. Hocaya trip atıyordu. Hoca gönül almak için bir iki uğraştıktan
sonra Myna tav olmuştu.
Günlerden bir karganın
b*kunu şey etmeden evvel olan ders için kahvaltı yapmayı kararlaştırdılar.
Herkes bir şeyler getirdi veya satın aldı. Hep birlikte güle oynaya yemek
yediler. Arada sırada bu tarz etkinlikler üzerlerindeki stresi azaltıyordu.
Hatta resim çekilme merasimi dahi yapıldı.
Başka hocalarda da yemek
yeme etkinlikleri yapıldı. Dershaneye dışarıdan yiyecek sokmak yasak olmasına
rağmen hocaların yardımıyla kaçaklama yemek sokma maceraları yaşadılar.