Myna ağlıyor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Myna ağlıyor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Temmuz 2018 Pazar

Taze'den Kadrolu İşsizliğe Evriliş


En son bir yıl önce yayın girmişim..
Dönüşüm muhteşem olacak falan filan diyerek gittim ama kuyruğumu kıstırıp tırıs tırıs geri döndüm. Beni çok üzdüler! Size biraz ağlayabilir miyim?
Cevabı evet sayarak başlıyorum dökülmeye..
Mezun olmak gibi büyük işlere kalkıştım hem de yanlışlıkla biliyor musunuz? Ya da hatırlıyor musunuz? Evet evet o salak benim yanlışlıkla mezun olup sonra mezuniyetin iptali için rektöre kadar gidip ağlayan. Şansızlık mı yoksa benim kendi özgür irademle meydana gelen “özürlülüğüm mü?” bilemiyorum hiç.
İyi kötü mezun oldum, kep attık, törende yerlerde sürünüyordum en son yorgunluktan. Bana gerçekten değer veren insanlar kalkıp törene geldi yalnız bırakmadı. Hepsinin yeri çok başka bende..
Mezunluk durumuna alışmak derken birden fark ettim. Ben artık İŞSİZ biriydim. Öğrencilik hayatımın bitmesi işte o zaman canımı acıttı ve bu acı küçük dozda başlayıp giderek şiddetlendi. Öğretmen olmayı hiç istemedim zaten şartlarda buna izin vermiyor. Senede 39 atamayla ben mi atanacağım? Güldürme allasen.
Cv dağıtımları koşturmacalar sonunda nur topu gibi bir depresyonum oldu. Sadece yemek ve wc için yatağımdan çıkıyordum. Sürekli yatıyordum. Bu süreçte küçük bir market işi oldu. Giriyordum da ancak yüreğim kaldırmadı gidemedim oraya ağlaya zırlaya vazgeçtim. İş beğenmemezlik değil kesinlikle üniversitedeyken dönercide garsonluk yapmış insanım ben. Sadece o market işini istemedim bilmiyorum sanki gidersem ölecekmişim gibi hissettim.
Bir ay kadar sonra da Özel Eğitim üzerine ücretli öğretmenlik işi geldi.
Bir arkadaşım yapıyordu ve sürekli video fotoğraf atıyordu bende bunlara kanıp çok heveslenmiştim. İlk gün güle oynaya gittim. İşlemleri hallettim ve herhangi bir sınıfta geçirdim ilk günümü. Ve ardından birkaç hafta sürecek olan ağlama krizlerim başladı. Oraya gitmeyi istemiyordum. Beni psikolojik anlamda çok etkiledi. Çocukların durumu ve ekstra şöyle bir durum daha vardı. Bizim okulumuza çocuk esirgemenin engelli bölümünden de çocuklar geliyordu ve ben ilk olarak orta-ağır düzey çocuklarla çalışmaya başladım. Bu beni çok sarstı. Düşünsene! Hem engellisin, hem de kimsesiz! Herbirinin bambaşka hikayesi var.
Bu iş ne biliyor musun? Okula direk problemle uğraşmaya gidiyorsun. Alışma sürecim uzun sürdü. Kabullenmem çok zamanımı aldı. Ortama alışmam işleri kolaylaştırdı. Benimle birlikte üç kişi daha başlamıştı. Öyle böyle derken kaynaştık. Bundan sonra her şey daha da kolaylaştı. Bir şekilde çocuklarla baş etmeyi öğreniyorsun. Zamanla onların dilinden konuşmaya başlıyorsun ve belki de bizde biraz onlar gibi olmaya başladık.

Şimdi bana sorsalar ki tekrar özel eğitim düşünür müsün diye. Şartlar beni zorlamazsa istemem. Şartlar= İşsizlik. Her şey bir geçiş süreci bu da bana tecrübe oluyor farkındayım. Dilimden düşmeyen tek şey NASİP! Oturdum hayırlısını bekliyorum. Akıntıya direnmiyorum. Beni sürüklemesine izin veriyorum. Arada tutunmak için hamleler yaptığım doğrudur. Bazen çok çaresiz köşeye sıkışmış hissediyorum. Şu an tamda o anlardan birindeyim. Aldığım nefes bile boğazımı acıtıyor. Akıntıda sürüklenen bir dal parçası olarak kalacakmışım gibi, sürekli, sonsuza dek..
Bazı kararlar için de aceleci olduğuma karar verdim. Daha ağırdan alacağım artık. Söz verdim! Kendimi yarım bırakmayacağım bundan sonra..

24 Kasım 2014 Pazartesi

Unutmayın beni lütfen

Bilmiyorum ama nedense birilerinin hayatından bir şeyler yazdıkları her yazıyı büyük heyecanla okuyorum. Nedenini bende bilmiyorum. Öyle haftasonları oturup paparazi programlarını izleyen bir tip değilim aslında. Sanırım insanların hikayelerini merak ediyorum. Geçenlerde dediğim hocamız Kılçık’ın aklından geçenlerden tut hayatının her kırıntısına kadar merak ediyorum. Kediyi merak öldürür dye laf varya o aklıma geldikçe bir tırsıyorum ki sorma. İçgüdüsel bir kedilik var genlerimde diye yani.
Okula gidiş gelişlerim son sürat devam ediyor. O minnak dolmuşlar var ya onun merdivenden minnak rek basamağı oluyor ya. Heh işteo basamakta kapıya 0km mesafede yolculuk ediyorum. Kapı açılacak diye aklım çıkıyor. Şekil değiştirme lüksümde yok ki arkadaş. Okulda felsefe topluluğu var okulda onun etkinliklerine katılmaya çalışıyoruz kızlarla. Geçen hafta da film izleme vardı gittik izledik. Filmi izlerken kendimi kesmek istedim, kahkaha patlamak istedim. Ama yapamadım. Yanımızda hoca da vardı. Kızın deli misin hoşt der diye çekindim. Bizzat felsefeci kırıklığını taşıyorum bünyemde. Filmi izlerken mal izleyici perspektifindeydim. Film bitti çay içerek tartışma kısmı başladı. Gündüzcülerden bir kız başladı konuşmaya. Ulan dedim ben filmi izlememişim dedim. Hiçbir şey görmemişim, görmeyi bırak ben uyumuşum herhalde. Çünkü bön bön bakmışım. Derken bir iki düşüncemi söyleyince evet olabilir dediler.
Egom o anda gökyüzüneydi.
Sonra bilgisayar hocamız ödev verdi blog açın dedi. E benim zaten var dedim olmaz dedi. Olum internetim olsa burada bık bık konuşacağım her gün ne diyorsun sen diyecektim ama sustum. Zaten kimseleri pek okuyamıyorum. Arada net bulup girdiğimde yeni yazılara bakıp bazılarına yorum sıkıştırabiliyorum o kadar. Myna mutsuz. Bilin yani. Araba diye her zamankinden daha çok kendimi yiyorum. Telefon istiyorum. Düzgün telefonum olursa telefondan girip bakarım yaptığım internet paketim ziyan olmaz en azından. Ama taksit kalktığı için alamıyorum. Babam almıyor. İki gündür hadi telefon alalım diye gaz veriyorum ama tık yok yani. Kendimi kesmenin eşiğindeyim. O zengin ismitli gız doğru dürüst okula gelmiyor. Geldiğinde de gene zengin takılan başka kızla kankilil yapıyor. Üzülüyorum vizelerden dönüşte eşek ölüsü olan valizle önünden geçtim. O sırada arabayla yola çıkuyordu. Başka yöne dönüp gitti. İçime o kadar oturdu ki anlatamam. Ben birinin işini görmek için kendi işimi bırakan biriyken hiç iyilik görmüyorum. Karşılık beklediğimden değil! Ama insan dur yardım edeyim demez mi hiç?
Geçen hafta Perşembe günü durakta yağmur rüzgar demeden dolmuş bekliyorum. İlk gittiğimde bir yığın insan olan durakta bir kızla ben kalmıştık ama hala dolmuş yok. Sonra kızı da lüks bir araba gelip aldı. Ben iyice buruklandım derken yanımda durup kampüs mü dedi. Allah dedim anladı o beni. Bindim arabaya giderken kız bizim sitede oturuyormuş ya. Sonra o da ikinci sınıf makine okuyormuş.

 Bana sordu:
Ne okuyorsun?
Felsefe
. . .
Sonra Myna sinir oldu. Derken kız makine diyince karnıma yumruk yedim. Adam haklı yani yani. Sonra aynıyız muhabbeti başladı. İkimizde ikinci sınıf ikinci öğretimiz diye. İçimden b*k öyle dedim. Benim aslında son sınıf olmam lazımdı heheyt hatta bu ikinci üniversitem üçüncü de yolda heyt beeee. Diye kendi içimde coştum. Sonra yol boyunca hayır duası etmekten ağzım yamuldu. Öyle fena havada rahat rahat okula gittim diye. İnerken nezaketten kırılarak çok teşekkürlerimi sundum. Okula yürürken de hayır dualarıma devam ettim. Sonra kantinde hayallere daldım. Araba alırsam kızı da götürürüm okula o da rahat eder. Belki kankitom olur sitede takılırız. Komşu kızı taşındığından beri yalnızım burada. Zaten o da geçen hafta sonu nişanlandı. Çok güzel olmuş bir tek saçı güzel değildi. Makyajı nişanlığı şahaneydi. İçimde öküzler tepişti ağlamak istedim nişanda. Neden böyle olduğumu anlamayarak. O mutlu diye seviniyorum kendi evde kalmışlığıma üzülüyorum galiba. Akranlarım okulu bitirip evleniyor ben hala okuyorum diye sinirim bozuluyor galiba. Diğer arkadaşlarım da nişanlanıyor bu kadar etkilemiyor beni. Bilemiyorum. Bugün okulda tragedya sunacağız Gömlekle dua edin. Şimdilik gidiyorum internetli günlerde görüşmek dileğiyle.

Unutmayın beni lütfen. . .

17 Eylül 2014 Çarşamba

Dakika Bir Gol Kaç?

Olaylı Myna geldi. Başıma gelenleri anlatayım da gülün. Okulun ilk günü çıktım durağa. Bindim dolmuşa ayakta ve kapının hemencecik yanındayım. Dolmuşlar küçük münübüs gibi bir şey önde şoförün yanında iki kişilik yer var arkası ayakta yolcu için tutungaç. O muübarek kapının camı da açık hemen önceki kapının camı da açık. Neyse kapıya yapışık vaziyette gidiyorum saçlarımı ağzıma tıkıştıran rüzgarla cebelleşiyorum derken kolumda bir acı hissettim. Hemen bakmaya cesaret edemedim yaklaşık 2 saniye sonra baktım. Acıyan yerde bir arı poposu var. Kendisi yok namussuz! Parmağımla poposunu dürtünce adeta örümceğin ağından sarkması gibi sarktı. Bağlantısı ise iğnesi! Neyse onu da çıkardım attım. Ama kolumda nasıl bir acı var anlatamam.
Annem yanımda olsa oturur ağlarım acıyo diye. Sonra dolmuş durdu bir yerde son durak dedi. Lan! Okulun en ıssız yoluna durak yapmışlar gevurlar! Yaya yolu dahi yok. Yolun kenarından ezilmemeye gayret göstererek gidiyorsun. Neyse indim gidiyorum koluma baktım. Sinek ısırığı kadar kabarmış beyaz beyaz. Kızların yanına gittiğimde bile hala arı soktu lan! Nasıl oldu bu Allah’ım çıldırıcam modundaydım. Gömleğe geçmiş doğum günü hediyesini takdim ettim, o da benim telefon istiyooom diye beni de selfie diye höykürmelerime dayanamayıp telefon almış bana. Hani pazarlarda falan çizgi film pepe’nin oyuncak telefonları vardı ya ondan alacağım derdi bende onu istemem Çılgın Hırsızdaki minyonlardan isterim diye şakalaşırdık. Gitmiş minyonlu fafalon almış bana :) ona telefon demiyorum çünkü. Neyse ilk derse girdik hoca gene niye bu bölüme geldiniz, bir halt olmazsınız ki alt mesajını içeren konuşmasını yaptı. Sonra dersiyle ilgili konuştu ne yapacağını falan söyledi. Bu yıl ders programımız çıldırmış durumda ilk gün ilk olarak Gömlekle Siyah alttan aldıkları derse girdiler, ondan çıkıp bu yıl ki seçmeli derse Gömlekle ben girdim. Bu arada Siyah da evine gitti. Saçma sapan şeyler yüzünden evi hemen karşı kapıya taşıdılar. Ev rezalet pismiş her yer her yerdeymiş, yerleşmeye çalışıyor. O da bana doğum günü hediyesi uzun elbise almış :) çok beğendim. İlk gün öyle böyle geçti. Eve gittim akşam serini diye giydiğim hırkamı çıkardım ne göreyim! Arının soktuğu yer büyümüş ve kızarmış. Neyse yattım ama o gece bir ara uyandığımda kolumu kaşırken buldum kendimi. Sabah kalktığımda kolum kocaman olmuştu. Gece üçüncü bir kol çıkartmaya uğraşmış olmalıyım. Kalktım gittim okula bu defa benim alttan dersim vardı.bir saat bekledim hoca gelmedi. Sonra kızlarla lak lak yaparken bayağı vakit geçti ama kolum ağrımaya başladı. Bak şimdi ders 1’de başlayıp 5’te bitiyor, hoca gelmedi ben 2’de çıktım dersten. Bir sonraki dersin 7’de. Ben ne yapayım? Nerelere vurayım başımı bilmiyorum. Sonra kolum ağrı yapınca başlarım dersine dedim kalkıp eve geldim. Babam benim patroncuğumu aradı, onunda işi varmış iki saat sonra geldi. Gece 9da hastane yolunu tuttuk. O da ayrı bir maceraydı. Adam yolda atarım diye aldığı çöpüyle tüm yolu gidip geldik. Hastanede koluna bakayım diyen patrona gösterdiğimde şok oldu. Sanırım daha tırt bir durum olduğunu sanmış.
Neyse hastanede benim aciliyetim yok diye bayağı bekleme durumumuz oldu. Bunu duyan patron hemen polis odası vardı oraya gidip konuştu. Polis amca beni aldı doktorun yanına koydu gitti. Doktor geldi anlattım falan derken sana iğne yapalım şişliği alsın dedi. Hemşire hanım geldi hunharca yaptı iğneyi. Daha çok uf oldum. Doktor bey ilaç ve merhem  yazdı gecenin o saatinde haydi nöbetçi eczane ara.. derken sapağı kaçırmalar derken, bulduk bir tane. İşte tam o vakit patron çöpünü atabilme zevkine erişti. Aldık ilaçları vın eve döndük. İlaçlarımı alıp yattım. Sabah iğnenin etkisiyle kolumun şişi bayağı indi ama kızarıklık ve kaşıntı durumu devam ediyor neyse dedim. Bugün de hazırlandım çıktım yola bekliyorum son araba 16,00 ve 16,05’de var başka da kampüse çıkan yok. İlki geldi içi balık istifi dolu yanaşıp durmadı bile. Neyse bir tane daha var dedim kendime o da aynı şekilde olunca mal gibi kalıverdim yolun kenarında. Terminale gitsem yetişemem ne yapsam olmuyor mal bir durumun içine sıkışıp kaldım. Kıstırdım kuyruğumu kös kös eve döndüm. Ulan bu dolmuş şoförleri işime çomak soktular hep ama şimdi de gene mağdurum ben! 

25 Mayıs 2014 Pazar

Bir pazar macerası

Hazır takipçi sayım 41 olmuşken ben bu işi zirvede mi bıraksam? Evet saçmalıyorum. Neyse bugün annem babam bizim bahçeye kiraz toplamaya gitti. Evde üç kardeş kaldık. Tabi ki ortanca kardeşim sabahın köründe kalkmış sonra ufak olan kalkmış,  ben mi? Camış gibi uyumuşum kardeşim sabah başıma gelip beni uyandırma şerefine nail oldu. Kahvaltı filan ettik ama öğlenden sonra karnım acıktı. Bir ara kardeşim arka odaya gidip camı açtı. Ev havalansın diye her gün açıyoruz, yazın hiç kapanmaz o camlar. Neyse konu bu değil ben şaka yapayım dedim kapının arkasındaki anahtarı sökmeye çalışırken bu duruma uyandı kapıya koşmaya başladı. Bende panik oldum kaçayım derken kapıyı da yanımda götürme gafletinde bulundum. Kapının eşiği yüksek değil ve benim ayağımda terlik olmasına rağmen ayak başparmağımı kapının altına sıkıştırdım. Bunu gören kardeşim olduğu yere çöktü yarım saat kadar güldü. Ben hem güldüm hem çok acıyor hepsi senin suçun  gibi cümlelerle suçu onun üstüne atmaya çalıştım.


Karnım açıktı ya hadi pıt pıt ( bizim evde patlamış mısıra pıt pıt denir küçüklüğümden beri böyle) yapsak mı diye söyleniyorum. Bir yandan da üşeniyorum kardeşime işi kakmaya çalışıyorum. Senin yüzünden parmağım acıyor git yap falan desem de boş. Başta tamam dedi ama sonra saçma şeylerle benimle uğraşmaya başladı. Mesela kitap okuyorum( evet uzun bir aradan sonra tekrar okumak çok iyi geldi) bu gelip benle uğraşıyor. Masadan peçete alırken şarkı söylüyor belki üstümüzden bir kuş geçer, kanadından bir tüy düşer.. işte o son kısımda akıllı elindeki peçeteden ufak parça koparmaya uğraşıyor. Kanadından düşen tüyü canlandırma olarak şey edecekmiş bana. Lan git dedim ama nafile bu defa okuduğum kitabın yazarının( gördün mü zincirleme isim tamlaması yaptım)(yazarımız ne yaptığını kendisi de bilmiyor ölümüne sallıyor) başka birkitabını okumuş oradaki olayı anlatıyor. Lise gibi bir yerde geçiyormuş bir ara dedim kendi okulunu mu anlatıyor acaba? Nerede geçiyor bu dedim okulda diyor. Dinliyorum ama okulda öyle bir şey yok yani. Benim mezun olduğum liseye gittiği için biliyorum. Yok efendim havalandırmaya çekirge salmışlar uslu bir ergen olursan sende duyabilirsin gibi şeyler diyor. Şuursuz de git şuradan desem de nafile.

Sonra baktım bunun bana pıt pıt yapacağı yok ben yapayım dedim. Mutfağa o kadar yabancıyım ki mısır patlatmak için tencereye yarım kilo yağ döktüm diyeyim siz anlayın. Neyse baktım msırlar pıtlıyor tencerenin kapağı yamuk. Onu kapatmaya yerine oturtmaya uğraşırken kardeşim gene benle uğraşıyor. Bir şeyi becer be çevir kapağı çevir. Ahhhh..!!  Evet   tencerenin kapanmayan kapağının arasından yağ sıçradı. Bırak şunu! Diyip işe el attı ama o daha kapatamadan bu defa gene yağ sıçradı ve oldukça geride duran benim, başka müsait yerimi bulamamış gibi gözüme sıçradı. Kör oldum sandım. İşte ocaklar tehlikeli ve korkutucu, kısacası mutfak bana göre bir yer değil. Kek yaparım ve iddialıyımdır bu konuda, profiterol de yaparım güzelinden. Ama yine de markette gidip profiterollere ağzımın suyunu akıta akıta bakarım o ayrı. Neyse gözüm sağlam henüz kardeşimi öldürme girişiminde de bulunmadığıma göre durumumuz kontrol altında şimdilik. Diyeceklerim bu kadar.                                                                             Sakar Myna

4 Mayıs 2014 Pazar

Acılarım Depreşti. . !

Bazen o kadar bunalıyorum ki anlatmakta zorlanıyorum. Diğer insanları belki kıskanıyorum belki de imreniyorum. Ama zoruma gidiyor işte! Tamam hamd olsun sağlığım yerinde, karnım tok sırtım pek. Ama lanet nefis doymuyor işte, ay ondan da olsa bundan da olsa, onun bile şusu var, benim hiç bir şeyim yok! Sinir krizleri geçiriyorum kendi kendime. İçime hatta göğsüme bir öküz oturuyor bayağı zaman da kalkmıyor oradan mendebur şey. Hatta vize sonrası sadece bir gün okula gittim çünkü bizim üstün derecede gerizekalı hoca quiz yaparsa diye. Onda da adam sınıfa gelmeye dahi tenezzül etmedi!! Deli oldum boşu boşuna gittim okula ve onca saat servis saatini bekledim.
Sınıfa gelen züppe bir kız var okulla pek alakası yok işi gücü parasıyla hava atmak. Marka saat taktığında bileğini göstererek geziyormuş. (muş dedim çünkü o zatı kaale alıp sıfatına dahi bakmamışım kızı öyle uzaktan sima olarak biliyorum o yani) Çarşamba günü sınıfta bir avuçuz, birkaç erkek var birkaç kız var erkeklerle konuşan bu züppe ‘’hoca yok madem gelin sizi götüreyim otogara kadar …gelin ya yolumun üstü.. boşuna beklemeyin hadi..’’ çocuklara resmen yalvardı  hava atabilmek için pis ZÜPPE! Kusura bakmayın çok sinirlendim. Neyse bunlar çıktı sınıftan ben hemen koştum cama. Bu mal o kadar yırtındı arabası neymiş ki diye bakayım dedim. Allahım! Kafamı nerelere vurayım ben? Hangi taşta pekmezimi akıtayım ben. B*ok var kalkıp bakıyorum, boşuna kendi canımı sıkıyorum. Kızın altına Mercedes çekmişler(!) deli oldum deli. Birde doğru dürüst kullanamıyormuş. Ah o araba bende olacaktı varyaaaaa! Hiç inmezdim çok eğlenceli araba kullanmak, öyle param olsa zaten hep gezerdim. Ben sadece okul açıldığından beri araba alcak babam diye gezip durayım ortalıkta…


Mesela babamın arkadaşı kızına aldı araba, kız iki yıllık ot, böcek bölümü okudu mesleğini de yapmıyor evde oturuyor. Bir başka arkadaşı da gene kızına araba aldı ki onların durumu pekiyi değil. Böyle olduğunda çıldırıyorum! Alemin evladı evlat bense PATATES yani. Böyle zamanlarda çok canım sıkılıyor. Part-time iş istiyorum ama çalışacak enerjiyi kendimde bazen bulamıyorum, ya da uygun iş yok, bende de atılım yapacak öz güven yok.( yırtık biri değilim ve olamıyorum da) Ben evden çalışsam rahatça, esnek çalışma saatlerim olsa… kim istemez ki böyle bir iş? Benimki olacağından değil hayal ürünü olarak kalacak işte.
Arkadaşımla konuşuyorum geçen. Kız birkaç ayda bin lira para biriktirmiş. Altın yapacağım külçe o zaman değer kaybetmiyormuş, filanca yerden ev almayı düşünüyorum kışın öğrenciye kiralarım yazın yazlık olarak kiralarım arada da gider ben kalırım. Ben niye böyle ot gibiyim diye kendimi sorgulamama sebep oldu doğrusu. İçimdeki çulsuz yatırımcıyı uyandırdı. Para olmayınca poposunun üstüne gerisin geri oturuverdi ya neyse. Bunları hemen anlatmazsam içimde kalırdı. Anlatacaklarım bu kadar sayın yargıç. . .

                                                                               Sakar Myna

3 Nisan 2014 Perşembe

Ben deli değilim!?

Benim çok sevdiğim arkadaşım Siyah üç haftadır okula quiz olcaz diye gelip duruyor. Her hafta aynı muhabbet ama görmelisiniz. En son dünde aynı şeyi söyledi. ‘’Siz inanmayın daha görürsünüz yarın quiz yapacak bu hoca dediydi dersiniz o zaman görcem sizi hadi bakalım.’’ ‘’ee tamam ama yapmazsa sen ne vercen kızım kaç haftadır aynı terane adam ne sorcak zaten anlattıklarını toplasan 1 saat etmez…’’ Sonra neyse eve geldik mal mal işlele uğraştık hepimiz. Siyah o kadar quiz diyipte quize harıl harıl çalışmayan yegane insandır. Bugün okula bir gittim amanın. Hiç görmediğim sıfatlar doluşmuş sınıfa. Ben mi yanlış geldim lan? Diye düşünmedim değil, sonra bizim sınıftan birkaç kişiyi görünce oh tamam doğru geldim dedim. Derken hoca elinde bir tomar kağıtla geldi ‘’Ders saatine kadar çalışın bari quiz yapcam.’’ Dedi ve gitti. Anam bir tutuştum ki sorma. Hiçte kafam basmıyor bu derse. Çünkü bugüne kadar öğrendiğim tüm şeylerin tam tersi olduğunu iddia eden bir ders olunca insanın kafası karışıyor haliyle. Size sorsam soyut ve somut neye denir diye. Herkes somut beş duyumuzla algılayabildiğimiz şeylerdir, algılayamadıklarımız soyuttur der değil mi? Ama kazın ayağı öyle değilmiş hocamız öyle diyor. Ya işte bende öyle bön bön baktım adamın suratına. ‘’hacı kafan mı iyi ne diyorsun sen ne ayaksın lan? Kafamı bulandırma oğlum!!’’diyesim geldiyse de sustum. Dersin adıyla bu kadar çelişik olması da çok enteresan ‘’MANTIK’’ dersi adı altında bize saçmalıklar öğretip birde sınav yapıyorlar. Sınav kağıdına yazıyı ilk gören insanmışım gibi baktım yahu. Birde anlatmadığı bişiylri de sordu mübarek. Utanmadan da ‘’Nasılsa bir şey yapamıycaksınız süreniz 5dakka oyalamayın beni haydi.’’ Dedi herif ya. Sınavdan sonra Siyah’ın ben demiştim bakışları zafer edasıyla parıl parıl parlıyordu. Sen çalıştın mı dediğimde ‘’Yok ya şöyle bir okudum sorsan pek bir şey söyleyemem doğrusu’’ diyince haliyle şok oldum. Aman bizim Siyah’ta böyle denişik bir arkadaş. Quizden sonra sınıfı bıraktı hoca. Yemin ediyorum şu servis yüzünden erken biten derslere gıcığım. Öğrencilik sıfatına yakışmıyorum. Siyah gel bize dedi ama hiç otobüse binesim yoktu. Sonra bir başka arkadaşım (evi yürüme mesafesinde olan) gel bize deyince yok diyemedim. Bende gerçekten hayır diyememe durumu var he. Neyse gittim oturdum kalktım servise geldim. Tam binerken şoför senle bi konuşak diye çekti beni kenara. Normalde servisle gelmiycem bugün mesajı attığımda sadece ‘’ok’’ diye cevap atan adam bir anda centilmen oldu.

-N’aber nasılsın?
+iyiyim sen nasılsın?
-iyiyim bende ya şu İzmit otobüsleriylen sorun yaşıyoruz bugün arabanın önünü kestiler…….
Çok sulu göz biriyim o öyle anlatıp imkanın varsa çık servistene getirince muhabbeti hemen sesim titredi gözlerim doldu. Niye? Malım çünkü başka açıklaması yok.
+tamam ben babamla konuşayım gerekirse şirketi ararız, ben imkanlarıma bakarım sana dönerim yarın.
Adam da haklı en psikopat İzmit şoförleri eşkiyalık yapıyorlar. Ama ben bu vakitten sonra ne yapabilirim paramı da peşin vermişim. Geldim babamla konuştum doluya koyduk almadı boşa koyduk dolmadı. ‘’bu dönemi bi şekilde idare edeceğiz bu saatten sonra yapacak bir şey yok, ama seneye onlar gelip ağlancak bize gelin bize gelin diye.’’ Benim için en hesaplısı servis iken orda da istenmiyorum. Sinirden ağlayacağım sonunda, çaresizzzz içimdeki cocugk…..  gerçekten moralim öyle bozuk ki. Birde sonradan gelen Nankör hanım rahat rahat gidip geliyor şu yirmi dakikalık yolda ben istenmiyorum, ben sorun yaşıyorum, ben çekiyorum ya en çokta o koyuyor. Sinirimden kızın üstüne atlayıp saçını başını yolduğumun hayallerini kuruyorum. Acaba ben mi deliriyorum? Yok yok çevremdekiler deli bence bende sorun yok tabi bende niye olsun onlar kaçık ( anca kendimi böyle avuturum bende)

                                                                          
                                                                                                                       Sakar Myna