anı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Şubat 2016 Pazar

Sosyal Mecralara Girişim..

İnternet camiasıyla tanışmam ilkokulda bilgisayar dersiyle başlamıştı. Hoca ders anlatırken biz bilgisayardan anlayan birine e-mail açsın diye dil döküyor olurduk. O zamanlar MSN diye bir sosyal ağ vardı oradan dizlediğin şarkıyı göstererek mesajlar gönderilirdi. Nickler kanayan güllerin devriydi. Kimse kendi adıyla mail adresi açmazdı ve abuk subuk şeyleri ezberler bu şuydu diye aklımızda tutmaya çalışırdık. Ergenlik yıllarımın en cool olayı havalı bir mail adresi sahib olmaktı.
Sınıfta iki bilemedin üç kişinin evinde internet bulunuyordu. Onlar bu ortamın eski toprakları sayılıyordu. MSN ‘de epey çevreleri vardı bizim gibi sınıftaki kankalarından ibaret değildi. Konuştukları çocuklar vardı. Kardeşimin araştırma ödevlerini fırsat bilip internet kafelere giderdik ödevi masaya oturduğunun 3.dakikasında halletmiş olup kalan zamanı MSN için kullanmak için kendimizi epey geliştirmiştik. Kafeler erkek dolu olduğu için hep gidebildiğimiz yerler olmuyordu. Küçük bir kasabada yaşayınca yeni alternatifler bulmak zorundaydık.
Evinde internet olanlar en yakın arkadaşlarımız olmuştu. Çıkardı dediğini duyar gibiyim hemen çıkar o düşünceyi kafandan! Bizimki paylaşımdı. Onun o geniş arkadaş çevresini bizimle paylaşması. Çünkü paylaşmak güzel şey çocuklarımıza öğretelim. Neyse konumuza dönelim. Bilgisayar konusunda o kadar tazeyiz ki kızın sağ tıklayıp yenile yapmasını hokkabaz izler gibi büyülenerek izliyorduk. ‘’oha bunu yapmayı nerden öğrendin?’’ dediğimizde o da kasılarak ‘’ay canım o da bişey mi?’’diyip klavyede ne kadar hızlı yazabildiğiniz gösteriyordu. Tabi ki ağzımız beş karış açık büyülenmiş gibi bakıyorduk. O dönemin cool eylemiydi onun yapabildikleri. Biz çekirgeleri yetiştirip doğaya saldı. Onun çevresiyle konuşarak bir müddet staj yapmış ve işi kavramıştık. Artık bizde klavyede hızlı yazabiliyorduk. Yem arayan tavuk gibi tık…….tık…..tık diye klavyeyle savaşmıyorduk.
Artık kendi aşk meşk işlerimize başlayabilirdik. Hoşlandığımız çocuğu ekleyip hiç yazmayarak sanki ilgilenmiyormuş edasıyla takılabilirdik. O online mı diye günde 5000 kez arkadaşımızın beynini yiyebilirdik. Tabi bu arada olay iyice yayılmış çoğu eve internet bağlanmıştı. O dönem hızlı gelişmeler oluyordu tabi biz internete yeni alışmışken telefon furyası çıkmıştı. Telefonlu arkadaşlarımızı günden güne artmaya başlamıştı.
Telefonda en havalı şey ise kızılötesi özelliği olmasıydı. Tuşlara basarak melodi yapmak en büyük hobiydi. Anne-babanın telefonunu araklayıp hoşlandığın çocuğu arayıp müzik dinletmek en büyük aksiyondu. Düşündüm de ezberimizin en kuvvetli olduğu dönemlermiş. Herkesin mailini ve telefonunu ezbere biliyorduk. Ödemeli atmak en büyük eğlencemizdi. Bir kere evet iki kere ise hayır demekti. Tasarruflu çocuklardık. O dönem mesajlaşma olayı ağabeylerimiz ablalarımızda vardı. Biz olan kontörümüzle melodi indirirdik. Mesaj atacak kimsemiz yoktu atsak da ödemeli geri dönüş alıyorduk sonuçta. Derken birden yeni bir sosyal ağ patladı. Facebook! İsmail YK şarkılarıyla coşan gençlerken onunda bu alanda şarkı yapması bizi o alanı iteledi. Mail adresi olmayanlar bu defa kesin olarak mail açıp facebook’a kayıt oldular. Burada nick derdi yoktu herkes kendi adıyla vardı. Şimdi düşününce Allah’ım ne korkunç nickleri ezberlemişim hafızamda kazınmış haldeler. Facebook camiasının da bokunu çıkardık. Duvarımıza abu subuk olan ama o zaman bize son derece nlamlı laf sokan beyitler paylaşırdık. Ne dinliyorum özelliği olmadığı için beklediğimiz zat online olunca hemen şarkıyı paylaşırdık üstüne de iğneleyici iki kelam laf yapıştırmak adettendi. Msn camiasını özler olmuştuk. Çünkü orada konuşurken profil resmini çeşitli kanayan gül resimleri atabiliyorduk. Ya da laf sokan yazıları koyup ‘’noldu üstüne mi alındın cınım’’ diyebiliyorduk. Bu yeni camia bizim ağalığımız epey sarstı. Yeni racon yolları bulmak zorundaydık. Şarkıyla laf sokamadı diye depresyona giren arkadaşlarım oldu. Ciddi bir sorundu bu biz ergenler için. Sonra resim paylaşma özelliğiyle hayalleri yıkan etiketlemeler başladı.

‘’ay o kızla mıymış Allah’ım intihar edeceğim ya bu ne? O kıza nasıl bakar..!’’ gibi delirmelere kız tarafı olarak biz maruz kaldık. Zaman geçmiş biz artık lisedeydik. Kız dedikodu grupları iyice oturmuştu. Erkeklerde ise sigara ve alkol kullanmak havalı sayılmaya başlanmıştı. Kızlarda bunları ulu orta ilan ederek kullananlara itici hatta yollu gözüyle bakılıyordu.  Biz kızlar delirirken erkekler rakı sofrası demiyeyim de bira şenliği yaparak içip dertleşirlerdi. Kafası güzel olunca da kıza abuk subuk mesajlar atılır ya da aranıp höykürülürdü.
Hatta benim birbirini zamanında çok seven arkadaşlarım vardı. Kız bizim internet camiasında usta saydığımız kızda yatıya kalmıştı. Çocuksa içmiş kafayı epey bulmuştu. Sonra arkadaşları da ondan farksız olunca ‘’Dur saçmalama’’ diyecek kimse olmayışıyla kızın evine gitmişler. Elinde bisküvisiyle gecenin bir yarısı kıza serenatımsı ilanı aşk etmiş. Ama kız kısmı ve küçük kasaba dedim di mi? Kızlar tutuşup Allah’ın varsa git, nolur git diye camdan yalvarmaya başlamışlar. Sonra ne mi oldu? Bende bilmiyorum orada değildim. Evimde bilmem kaçıncı uykumdaydım. Ertesi gün bu konuyu çok detaylı inceledik. Tabi biz diğerleri için efsane bir aşk olarak adlandırıldı. Kızın o gece yaşadığı korkuysa korku filmlerini solda sıfır bırakacak dereceydi. Bunun tribini uzun süre çekti bizim oğlan.
Kısa süreli beraberlikleri oldu. Çocuk kız için komşunun bahçesinden gül yolmuş okula geliyor. Yolda da internet ustamız olan kızla karşılaşıyorlar. Gülü kıza gösterip fikir almak ister bizim oğlan ama esas kız gülü ustanın elinde görünce seyreyle cümbüşü. Kızların %99.9’u trip o çok net. Bakın içerden bilgi veriyorum size beyler. Tabi bu bütün kızları kapsamıyor mesela ben çok tripli değilim fazla umursamazım. Konumuz ben değilim tabi ki.





O sıralar okuldan kaçmak çok havalı bir eylemdi ama biz iyi aile kızları bunu yapacak cesarete sahip değildik. Asi bir ergen Hacker arkadaşımız vardı. Gerçek hacker değil tabi ki de. Bize göre bilgisayara takla attırabilecek bilgiye sahip kişi hackerdır.  Hacker da okuldan kaçardı daha doğrusu sadece dersten kaçardı okulun bahçesinde bir başına takılırdı. Karnesinde hiçbir olmadığını söyleyip çünkü çoğu sıfır diye anırarak gülerdi. O zamanlar onun serserilik yoluna saptığını düşünürdüm.

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Kitap Fuarı Anıları

Bu sene kitap fuarı hasılatımı paylaşmak istiyorum. Öncelikle kitap fuarı haricinde kitap almama kararı aldım kendime. Çünkü her yerden deli gibi kitap alıyorum evde bir yığın kitap oldu. Yoğun bir okul yılı geçirdiğim için dönem içinde hiç kitap okuyamadım. Eldekileri bitirmem lazım. Kitap fuarından da bu sefer ağabeydik gubidik kitaplara yerine hep felsefeyle ilgili kitaplara atladım. Kendime şaşırdım. Bir başka yazıda evdeki kitapların listesini ya da resmini paylaşayım da görün evdeki hazineyi.

Okul yılında çok atraksiyon olmadı. Bildiğiniz şeyler otobüs beni almadı falan. Birde haftada bir gün amcamlarda kalmaya başladım. Amcam beni görünce gözleri ışıldıyor, yüzü aydınlanıyor. Yengem desem pervane oluyor kadın bir iş yaptırmıyor. İnsana hasret olmak gerçekten zormuş onu anladım.
İki dönemde Kılçık Hocanın dersi vardı onu iki dönem üst üste görmek büyük mutluluk oldu benim için. Hatta bomba patlatayım. Bizim apartmanda felsefe öğretmeni vardı ya, hah! İşte o bizim Kılçık hocayla aynı üniversiteden mezun hatta bizim komşunun abisiyle aynı sınıfta okumuşlar. Bende gidip hocaya sordum. Amacım muhabbet kurmak beni tanısın falan. Hani ben sınıfta, ortamda falan silik bir tipim ya onun için. Adamın adını duyunca hoca bir coştu falan görmelisin. Sanırım hala adımı bilmiyor. Şansa o ara sınıf arkadaşı da İzmirden buraya falan gelmişti. Kartını aldım götürdüm. Bir ara nerdeyse Kılçık hoca numarasını verecekti arkadaşına vereyim diye sonra caydı. Neyse onlar görüştü benim elimdeki ufacık koz pufff oldu. Biraz daha girişken olmalıyım.
Okulda bu yıl baya yakınlaştığımız biri oldu. Ona Rizeli diyim. Siyah ben o baya iyiydik. Sonra bişey oldu, bana soğuk davranmaya başladı. Okulun son haftası gelip söyledi. Bir gün Gömlekle ben dersi asmışız giderken haber vermemişim ona kırılmış sonrada öyle uzaklaşmış. Siyahların evine taşındı.
Okulda bazen konuşurken öyle bir oldu ki sanki ben boş kitaplar okuyormuşum, boş bir insanmışım gibi hissettim. Belki de bunun etkisi olarak bu kadar çok felsefe kitaplarına saldırdım. Kuzenimin kızı Boncuk bu yıl okula başladı. Ben böyel istekle ders yapan okuyan çocuk görmemiştim. 41kere maşallah. Annesiyle gezmeye gidiyorlar yanında ders kitabı götürüp yapıyor. Birde başlarda tam okumayı bilmediği için teyze burada ne diyor ne yapayım diye sorup duruyordu. Kitap fuarından ona da imzalı kitaplar aldım.
Diğer kuzenimin oğlu, Küçük Haydut üçüncü sınıfa geçti ama hiç istekli değil. Geçen hafta sonu onlara gitmiştim rica minnet okuttum biraz. Aslında biraz gayret etse yapacak ama yok illa annesini üzecek eşek sıpası.

Birkaç hikaye gibimsi şeyler yazdım. Bilmiyorum belki paylaşırım, belki yorum alırım. Gerçi ben başak burcunun yüz karasıyım. Bir şeyler yazarken zerre ayrıntıya dikkat etmiyorum.