10 Şubat 2014 Pazartesi

Okul açılmasamıymış

  Bugün okullar açıldı. Evde camış gibi yatmama rağmen bir mutsuzluk havasındayım. Niye mi? Çünkü sıkıldığımda bulaşıp rahatsız edeceğim çok sevgili kardeşim okulda. Akşam 5e kadar da gelmiycek. Sabah erken kalkıp gidiyorlar ama sabah hazırlanma rütieli sırasında bizim odada eşelenen tavuk misali takur tukur foş fuş tak tuk...... Hadi yaptığı sesi geçtim diyelim ki geçilebilecek birşey değil. Malum ranzanın tepesinde hayatımı sürdürdüğüm için ışığı açtıklarında kafamda şimşek çakıyor. Gözlerime yıldırım düşmüş gibi hissediyorum. O ışığı açtığında aç bir kaplan misali yataktan çıkıp üstüne atlayasım geliyor. İçimdeki vahşi kedi uyanıyor adeta.

Mal  kardeşim okula gittiği için evde sıkılmaya başladım. Takip ettiğim dizilerin yeni bölümlerini izledim, fragmanlarına baktım. Yapacak işlerim bitti, sıra sıkılmaya geldi heralde.. Komik olan bir şey var. Okul zamanı sınavlarım yaklaştığında özellikle aşırı bir kitap okuma aşkı geliyor  hatta okuyorum da. Sınavlarım sıkıntıya giriyor filan ama yinede okuyorum. Lisede de böyleydim ben hoca test dağıtırdı çözelim diye ben açar kitabımı okurdum. Bazı kitaplar çok heyecanlı olduğu için bırakamıyorum. 600 sayfalık kitabı 3 günde bitirmişliğim. Günde 200 sayfadan fazla okursam aşırı başım ağrıyor o yüzden limitimi çok çok nadir aşarım. Aştığım kitaplar bu ağrıya gerçekten değerdi. Ciddi anlamda bir kitap kurduyum. Fakat neyi okumalıyım neyi almalıyım pek karar veremiyorum. Tavsiyelerinizi bekliyorum

27 Ocak 2014 Pazartesi

Tam mutlu son değil gibi sanki

   Günün her saati uyuyabilme yeteneğine sahibim. Canım sıkıldığında bile yatıp uyuyorum. Bu konuda üstad sayabilirim kendimi o derece artık. Şimdi malumunuz büt haftasında da zerre kadar ders çalışasım gelmiyor, hep yatıp uyuyayım.... Gerçi gerçekten ders çalışmayı seven insanlar türlerinin son örneği olduğu için benim bu durumum gayet doğal. Ben hiç bir zaman harıl harıl çalışmadım. İstesem de olmuyor. Yapımda yok arkadaş. Hatta şuanda da ders çalışıyor olmam gerekirken ders haricinde yapabileceğim her şeyi yapıyorum. İki gün öncede 'Aman bir kere geliyoz dünyaya beaaa..!' diyerek kalktım gittim sinemaya. İşin komik yanı ise şurda; bu filmler vizyona girdiği hafta kendimi paraladım gideyim diye. Ama nasıl yırtınıyorum herkese her fırsatta 'Sinemaya gidek mi hacı?' 'Şu oyuncuyu seviyon mu bak onun filmi bu' 'Kanka çok komik film var vizyonda gidip gülsek ya?' gibi. Neler neler yaptım. Benim sorunum tek başıma olmaktan nefret etmemde. Yalnız gittiğim, yaptığım hiçbir şeyden zevk almıyorum, eğlenemiyorum. Gene aynısı oldu. Anamı kardeşimi topladım, hesabımı kitabımı yaptım. 'Haydeyin gidiyoruz azcık gülcez ' diye önüme kattım, götürdüm sinemaya. Tabiki de ''PATRON MUTLU SON İSTİYOR'' filmine gittim!!!


BENCE: Gayet seviyeli bir komedisi , hikayesi ise oldukça sevimli ve kesinlikle komik sonlu bir filmdi.



En sevdiğim sahnelerden biri de buydu. Çaresiz bir aşık! 

Şapşal aşık bakışları olmazsa olmaz



En çok bu sahneyi sevdim! En çok bu pozu sevdim!
Ohhh be gülmek varmış, aşk varmış... Diye stres attığım bir film oldu benim için,şunu da eklemeden geçemiycem 'Zevkler ve renkler tartışılmaz'.  Benim diyeceklerim bu kadar...

Bir sakarlığım daha

   Finalleri verdik, sonuçları beklemeye başladık.Az çok ne alacağını tahmin ediyorsun iyi güzel deee durum kritik olan derslerde yok değil. Hani çandan dolayı geçme notu düşer umudu varya Allah o umudu ne etmesin! Günde 50 kere okulun sitesine girip notlara bakmaktan canım çıktı. Birde notlar giriliyor tamam güzel ama harflendirme gelmiyor. Allahım!!!!! Geçtim mi kaldım mı? Geçme notu düştü mü çıktı mı ne ettiği belli değil.
   Derken iki kritikten çaktım büt büt gidicem okula bütleyip geleceğim el mahkum. En garanti geçiyorum dediğim hatta arkadaşlarıma 'nanik! bu dersten kalınır mı? keh keh keh' yaptığım dersin o lanet olası not kutucuğunda girmedi yazmasın mı? Allahım!? Nerelere gideyim ben. Kafamı hangi taşlara vurayım yahuuu? Hocaya mail attım ve dakika başı cevap gelmiş mi notum girilmiş mi diye okulun sitesini epeyce aşındırdım. Allahıma şükürler olsun ki arayı çok açmadan o canım hocam cevap attı notumu girdi. Meğer gerizekalı ben! Adımı yazmayı unutmuşum. Allah ıslah etsin beni. Kendi kendimi stresten öldüreceğim.
   Bunun birde lisede eşşek şakası versiyonunu yemiştim lisedeyken. Bizim kızlar ösym'nin ağzından bir güzel mesaj döşemişler. 'Kağıdınız işleme alınamadı, gerizekalısın yavrucum doğru dolduramamışsın, böyle bir seneni yerler işte oh sana...' içeriğinde mesajı hazırlamışlar. Sınıfta da biraz gıcık olan bir kızın telefonunu istediler şarkı atıcaz diye. Ben olaydan habersiz baktım kız hık pık ediyor, 'Alın benim telefonumdan atın' diyerek verdim telefonumu. Bizim uyanıklar kendi adını ÖSYM olarak değiştirip telefonu bana geri verdiler, akabinde mesajı bana yolladılar. Ayılıp bayılmadığım kaldı bir tek. Nasıl ağlıyorum, zırlıyorum... Baktılar ben baya ağlıyorum hatta höykürmeye başlamışım. 'Aman canım şaka ettik, biz ettik sen etme yapma şaka lan salak ne ağladın amma ağladın ama iyi ağladın...' diye kendime getirdiler. Yani iyi niyetim yüzüme patladı. Siz siz olun iyilik olsun diye olaylara zort diye atlamyın.

3 Ocak 2014 Cuma

hadi bakalım!

     Malumunuz üniversite sınavlarının müdavimiyim lakin üniversitenin biraz yabancısıyım. Esasen dost canlısı biri olduğum için dün kafede otururken başka masaya gelip: '' Sıcak neyiniz var?'' diyen birine tebessümle baktım. O da gayri ihtiyari etrafa şöyle bir bakarken göz göze geldik. Gülümseyerek selamlaştık. Yanımdaki arkadaşım şaşırarak tanıyıp tanımadığımı sordu. Onun bu tavrı beni de şaşırttı doğrusu. Birine, herhangi birine selam vermek için tanımak gerekli mi?
    Okul kantininde yer olmadığı için iki çocuğun yanına oturmuştuk arkadaşımla. (Çocuk dediğime bakmayın. Ben evlenmemiş 40 yaş altı tüm erkeklere çocuk diyorum. Küçümsemek için değil, delikanlı yada adam demek tuhafıma gittiği için) Çocuklardan biri sürme çektiği bariz olduğu için ona sürmeli diyorum. Diğerinde de dikkat çekici özelliği ne tam sarışın ne tam başka bir şey (dicek söz bulamadım). O yüzden ona sarışın diyorum. Sarışın olan bir güzel konuşuyor ki görmeniz lazım. Arkadaşına kız tavlama tüyoları, kendi kıyafetlerini alırken yanında mutlaka bir kız olduğu çünkü kız zevkine güvendiğinden tut, kahve falında bir şey olmadığını rast gele döşeyerek bir şeyler anlatarak onu inandırabileceğinden söz ediyor.Tam karşılarında oturduğumuz için istemesek de duyuyoruz konuşmaları. Tabi yanımdaki arkadaş bunlara çaktırmadan bunlarla dalga geçiyor, türlü türlü şebeklikler yapıyor. Gel de gülmeden dur. Bir ara neredeyse çocukların yüzüne doğru ''puhahahhahahaaaaaaaaaa..!!!!'' gidi korkunç bir kahkaha patlatıyordum, zor tuttum kendimi.
    O günden sonra bu muhteşem ikiliyi gördükçe arkadaşımla kıs kıs kıs gülüyoruz. İşin kötüsü yanlış anlayacaklar. Çünkü biliyorum yeni yetme ergenler hoşlandıkları kişiyi görünce böyle gülerler, fısıldaşırlar filan. Bu ikili de bizi, daha doğrusu beni öyle gerzek bir şey sanacaklar diye korkuyorum. Birkaç gün önce kantinde tek başıma otururken birde baktım bizim sarı geldi oturdu karşıma. Aldı Türk kahvesini içiyor. İçim içimi yiyor konuşmak için. Hangi bölümde okuyor, kaçıncı sınıf, nereli... Meraktan çatlıyorum! İlk defa beğenip hoşlanmadığım biriyle konuşabilmek için böyle can attım. İlk konuşmalarında ne kadar gerzek muhabbetler etse de arada oldukça güzel noktalara parmak basıp bir iki cümle bir şey söyleyip beni hayrette bırakmıştı. Hani bir insanın boş mu yoksa gerçekten kendini geliştirmiş olduğunu anlarsın ya. Bende bu sarıda onu gördüm. Boş değil bu çocuk. Ah! Keşke muhabbete girebilseydim!!!! Benim üst sınıfım olsa ne harika olurdu. Ben konuşma başlangıçları düşündükçe aklıma hiç mantıklı şey gelmedi. Sonra da kahvesi bitince kalkıp gitti öküz. Fark ettim o da arada kaçamak bakışlar attı. O gülüp duran kız bu muydu diye tanımaya çalıştı. Bende anlamadım sanki hıhhhhh! Ama koydum kafama.... Bir yolunu bulup muhabbeti kurucam bizim sarıyla. Hadi bakalım

26 Aralık 2013 Perşembe

Platonik aşığınım ben!

     Hadi gel bizimki servis aşkı olsun! Platonik takıntıları olan biriyim. Gördüğüme bulaşığım tabi içten içeeeee. Lisede sınıfta da bu takıntılarım mevcuttu. O takıntılarımdan birinin sevgilisi olsa kıskançlıktan çatlardım. Kıza komplo teorileri geliştirirdim. Aynı şey gibi eski sevgili sendromu gibi. Sen hayatını yaşa, ama o kimseyle birlikte olmasın olmamalı olamazzz! Gene bizim serviste buldum mu bir takıntı ben. İçimden seranatlar mı dersin hayaller mi dersin ne ararsan mevcut.
  Geçen hafta servisçimiz bizim servisi tıka basa doldurmadan yola çıkmadığı için piyango bana vurdu bu defa. en önü şoför hariç üçledik. Ben kapıda oturuyorum. Dikkat! Kapı yanı değil, bildiğin kapıda oturuyorum. Yolda bir takım aksaklık olduğu için beni evin önüne kadar götürdüler. Bu sırada serviste şamata başladı tabi :

  • '' Sen fazla para mı verdin ne ettin kızzzzz''
  • ''Bizde isteriz olmuyo böyleeeee''
  • ''Amma ballısın kız sende hee''
Tabi o an gülümsemekle yetinmek zorunda kaldım o ayrı. Ulan ballı olsam kapıda mı otururum Allahım yaaaa! Kapıyla bütünleşmişim ne diyosun seeeeeenn kıııızaaaaaaaaaaammm! Dur! daha bitmedi. Geldik mi evin önüne. servis bayağı döküntü. Ben kapı kolunu bulamıyorum! Nerde lan şu lanet kol! Yok anacım ben becerip kapıyı açamadım. Bizim şoförde bayağı eserekli ( selektör ve sollama olmasaydı yaşayamayacak kadar tez canlı) Arkadan takıntıma sesleniyor.
  '' Olum inde kapıyı aç'' otomatik kapıyı açmış bile herif. tabi benimki indi açtı kapımı:
  '' Oooooo kapıyı da bize açtırıyo :):):):):D:D:D:D:D: ''
Bu laftan sonra serviste çığ gibi büyüyen kahkahalar bizim bekçiye kadar ulaştı tabi. Adam bana ne ayak len der gibi baktı. Ne yapacağımı bilemedim. Komik mi, değil mi? Rezil mi oldum, güzel bi anı mı yaşadım bilemedim ya la?

12 Aralık 2013 Perşembe

İnsan dediğin....

           İnsan dediğimiz varlık çok tuhaf. Aslında dillerinin dediğiyle davranışlarındaki tutarsızlığı gördükçe hayret etmemek mümkün değil. Zamanla bu tutarsızlığı normal karşılamamıza kızıyorum. Biz normal karşıladıkça onlarda bu hallerinden hiç utanmayıp daha da tepemize çıkmaya başlıyorlar. Hem kızıyorum hem bu tutarsızlıklara sinirleniyorum!! Bunu yapanı o anda duvardan duvara vursam, saçlarını tek tek yolsam gene hıncımı alamam. Bir laf vardır bilir misiniz : Keçinin sevmediği ot burnunda bitermiş. Benim durumum da aynen öyle yani. Hep beni mi bulur böyleleri? Okulda yurtta , evde kalanlar kendi aralarında baya kaynaştılar. Bizde servisçiler olarak az çok kaynaştık diyemem. Diğerlerinin kaynaşmasından çok daha fazla çıkar ilişkisi olduğu apaçık ortada. Bende biraz fazla arkadaşlık değerlerine düşkün olduğum için bu durum çok canımı sıkıyor. Zaten Afyonda da benim arkadaşlarım için olan bu fazla değer verme durumum yüzünden bunca üzülüp yıprandım. Ben kaşınıyorum galiba. Bana müstahak! Bu devirde babana bile güvenme lafı kol gezerken ben arkadaşta arkadaş diye vik viklersem olacağı budur.!
          ''Arkadaş dediğin tek olacak öz olacak harbi olacak!'' diyen zatı muhteremin ortamdaki herkesle samimi olup habire birilerinin yanına giderek ''Ayy canııımmm neredesin iki gündür yoktun?'' diyen bir karaktere sahip olmasını anlamıyorum. Birde bu tipler her türlü işini yanındakine yaptırır sonra işi bittiğinde çekip gider. Yalnız kaldığında ilk aradığı kişi sensindir. Böyle bir insanın arkadaşlığı ne kadar inandırıcı olabilir? Bunlar olduktan sonra sinirden çenemi tutamayacak hale geliyorum. Bütün sinirim çeneme vuruyor. Siz sinirlendiğinizde ne yapmak sizi rahatlatır?

15 Kasım 2013 Cuma

Saç spreyi mi dedin?

  Övünmek gibi olmasın ama saçlarımı çok seviyorum. İstediğim şekle sokabiliyorum ve spreymiş jöleymiş hiç bilmezdim. Ta ki kampüsün havasıyla karşılaşana kadar..! Saçlarımı dümdüz yapıp okula gidiyorum. İlk dersin sonunda özüne dalgalı haline dönüyor. Benim bunu farketmem biraz geç oldu. Sürekli aynaya bakan saç baş düzelten tiplerden olmadığım olamadığım için =/ Fark etmem şans eseri kütüphaneye giderken cam kapıdan geçerken kendimi görmemle oldu. Nazar mı değdi acaba diye düşünmedim değil.Ya nazar değdi  ya da kampüsün havasında bişey var. Tam çözemedim. Üniversite beni yeni yüzlerle tanıştırdığı kadar yeni saç ürünleriyle de tanıştırmaya başladı. Geçen saç köpüğü aldım. Elime sıkınca krem şanti gibi bişey olduğunu gördüm. 'Acaba su mu katıyoruz buna?, Ya saçımda beyaz beyaz durursa?...' gibi bir ton senaryo yazdım kafamda. Sonuçtan memnun kaldım :) Tek sorun akşam saçımı yıkamak zorunda olmak. Yıkamazsan sabah şerbet suyunda uyumuşun gibi bir hal alıyor saçlar.
  Bu arada Yaşım iyice kemale ermeden müzik kursuna gideyim istiyorum. Bu ay baya kenara para attım çok şükür. Öğrenci için çok zor olsa da başardım :) Başta niyetim gitar almaktı fakat sonra bana birden telefon hevesi geldi. Gerçi babamın sözü vardı okul kazan alıcam edicem diye ama bir faaliyet olmadığı için kolları sıvayayım dedim. Acayip çelişkideyim. Telefon için uzun süre para atamam kenara çünkü ben çok sabırlı biri değilim.'' Ay canım çikilete istiyoooo bi onu alayım nolcak kieee?'' diye paraya girer , para bozulduktan sonra da hiç mi hiç tutamam paramı. E bir de yeni çıkan kitaplar var. Bir süre kitao okumazsam içimde sıkıntı oluyo, bir boşluğa düşüyorum. OKUMAK KESİNLİKLE BİR İHTİYAÇ! derim. Bu kararsızlıkla bu kenara ayırdığım parayı da çar çur etmezsem iyidir. İnşallah artık.
  Hocamız Sınıfa ne kurslarına gittiğimizi sordu. Koca sınıfta o kadar az insan kurslara gitmiş. Üzüldüm doğrusu. Bu kadar boş okumaktan ne fayda gelir ki? Müzik, spor, dans....ve bir çok alanda kurslara gitmemiz lazım. Boş boş okumakla olmaz. Şimdi ordan ah kam kesme diyenler olabilir. Cevap veriyorum ben karate kursuna gidip baya kuşak kazanmışlığım ve folklor kursuna gidip gösteriye çıkmışlığım da var yani.
 Ara verdin mi bir daha yayılıp yatmaya öğle bir alışıyorsun ki anlatamam. Devamlı hareket ve sosyalleşen insanlardan olmak iyidir diye düşünüyorum. Aksini düşünen beri gelsin

11 Kasım 2013 Pazartesi

Ne çektim be?

    Bugün her pazartesi olduğu gibi ara servisle okula gidecektim. Ara servis biraz haddinden fazla bekletmesiyle meşhurdur bizim. Sabah kalktım biricik şoför abimi aradım. ''Abicim ben ara servisle gelicem Özdilekten biniyorum.'' diye hatırlatmamı da yaptım. O da ayarlamayı yapıp bana dönüş yaptı. ''12 de Özdilekte ol'' diye haber verdi sağ olsun. Daha ilerde oturan bir arkadaşım da aynı şekilde gelmek için aramış fakat ona normal otobüsle gelmesini söylemişler. Kızcağız da inat yapmış ara servisi binicem  diyerek otobüsle Özdilek'e geldi. Ben ne olur ne olmaz diye erken çıktım durağa bekliyorum, arkadaşımda geldi. Beraber beklemeye başladık. Bekle Allah bekle....... Saat 12.40 oldu hala ne gelen var ne giden. Bu serviste sağ olsun maximum 40 dakika beklettiği için 12.45 olunca aradım şoför abimi. O da ara servisteki şoförü aradı sonra bana döndü. ''Sizi unutmuş. otobüse binip gelin'' demesin mi? Bunu arkadaşıma çok yapıyorlardı. Otobüsçüler çok sorun yapıyormuş eşkıyalık yapıyorlarmış mışmış da mışmış. Bu sabahta kız durumu anlatıp oraya geliyorum dediğinde olaya çok takılmıştım zaten. Söylenip durmuştum. Söylenir misin al sana kapak der gibi ''sizi unutmuş'' kafamda yankılanmaya başladı. Telefonu kapatınca direk babamı fişekledim tabi ki.
    Üniversite kazan araba alacağım onu ,bunu şunu alacağım diyordu. ''Al kazandım nerede olum?'' diyorum. Bu defa da kıvrım kıvrım kıvırmaya başlıyor. ''Ben öyle dedim de okul kazandın bana mı kazandın? kim karlı çıktı bu işte he?'' diyerek delirtiyordu beni. Al babacım bu kapak senin! Güle güle kullanmanı temenni ederim. Bana araba alsan bunlar olmazdı. Neyse aradım babamı böyle böyle dedim. ''Bir de onlara güzel bir fırçala'' dedim. Tedbir olsun diye annemi aradım böyle böyle oldu sende fişekle babamı iyice fırçalasın bunları dedim. Ohhhh hafifledim.. O şoförün güzelce başı ağrısın dimi? hadi bana bu kazığı ilk kez attı ama arkadaşım kaç haftadır dersine giremedi geç kaldı. Bizim esas şoför oğlanda bunlar ne biçim iş yapıyor diye sitem ediyor. Garibim baya uzaktan benim işimi halletmek için telefonlar edip kendini yırttı adam. Allah razı olsun ondan. Bir tek onu sevdim şoför olarak. Birde bana feci halde dayı mı anımsatıyor onu sevmemde ki en büyük etken bu olsa gerek.
   Sonra otobüse bineceğiz ama durmuyor otobüs. El kol yapıyoruz yok. Bir ara çantamı atsam yada kitaplarımı mı fıydırsam diye düşünmedim değil yani. Neyse bir tanesi durdu. bindik. Terminalde in oradan kampüs arabası bekle bekle bekle... Derken bizim sınıftan bir kızı gördüm gittim ne yapıyorsun ne ediyorsun derken kız memleketinden gelmiş oradan direk okula geçecek. Biz konuşurken otobüs geldi bindik. Haldır haldır otobüsle çıktık kampüse apar topar attık kendimizi otobüsten aşağı. Arkadaşım 10 dakikalık yolunu bende 20 dakikalık yolumuzu ettik mi 1 saat 50 dakika. Çokta güzel bir eziyet şekliydi. Bu arada babam boş durmamış en yetkili tam yetkili full yetkili kişiyi bulmuş fırçalamış bir güzel. Derken benim ders 3 de başlayıp 5 gibi bitti. Sonraki dersim de iptal oldu mal gibi kaldım. 16.50 servisini kaçırdım bir daha ki ise 20.30 da. Bekle babam bekle. Allahtan 19.30 da servis varmış onunla geldim evime kadar bıraktılar. Daha önce hep yol kenarına kadar getirip indiriyorlardı. Bugün büyük bir bekleyişten ibaretti :/ Mutsuz bir gün mutsuz uykuyu getirir. İyi geceler..

13 Ekim 2013 Pazar

Yeni Ortam Yeni Dertler

     Kocaaaa yaz bitti, okul açıldı tabii. Üniversite demek yeni ortam yeni insanlar demek. Eee birde gececi olduğunuzda ilk günün ne kadar korkunç olabileceğini siz düşünün. İlk gün tamamen yalnızsın gece karanlığında ders bitmiş durağa gidiyorsun ortalıkta kimsecikler yok.Nasıl bir tırsmak nasıl hatimler indirmek. 5 dakikalık yolda kaç tur hatim yaptım kim bilir. Normalde o kadar ıssız değil tabii ki. İlk gün ders bittiği gibi yaldır yaldır durağa gitmeye kalkarsan tabii ki ıssız ve yalnız görürsün etrafı. Bir dur insanlar çıksın sokağa yayılsın hele dimi yani? Çömezlik tabirini hakkıyla taşıyacağımı kanıtlamış olduğum kesin.
   İlk hafta verildi mi kitap listesi? Ben bekliyorum lise ders kitapları kalınlığında kitaplar. O kitapları üçe beşe katlayacak kitapları verdiler elime. 'Lan noluyo?' demeye kalmadan hesabı ödeyip kitapçının önünde buldum kendimi ya la? Kitaplara baktıkça psikolojim bozuluyor, intihara meyilleniyorum... Bu kitapları okuması sınava çalışması ve bunları derslere getirip götürmesi de var. 2 hafta kitapları taşırken içime içime ağlamadım desem yalan olur. Yakında gayet kas yapmış bir hale bürüneceğim kesin .
   İlk hafta alan dersinin hocası öyle bir konuşma yaptı ki; ''Hayattan soğuduk niye üniversiteye geldik lan evde otursaymışız daha faydalı olurmuşuz, Allah belamızı verseymiş'' dedirtti. O hayal kırıklığıyla o gece zor geçti. Ertesi gün gelen hoca ise öyle bir konuşma yaptı ki öbür hocaya sayıp sövmeye başladık. Boşuna bizi hayattan soğuttu, moralimizi bozdu, intihara sevk etti.
   Gelelim derste not alamamaya. Hoca konuşma hızında söylüyor, tekrar eder misiniz dediğimizde aynı cümleyi kuramıyor. Bazende konuşurken cümlenin sonunda 'Umarım bunu not almışsınızdır' demiyor mu? Gel de çıldırma! Kafama koydum ses kayıt cihazı alıp dersleri ona kayıt edeceğim, akşam evde yavaş yavaş not alacağım. 3 hafta oldu şimdiden bıktım yani, sürekli birinden defter alıp eksiklerimi tamamlamaktan yahu. Acaba benimle aynı dertten muzdarip olan var mı diye merak ediyorum? Yani bir tek ben mi hızlı yazamıyorum? Tamam hızlı koşamam, güzel yazamam, her kelimeyi düzgün telaffuz edemem... yani daha fazla kusurum olmasa iyi olur. Bana da yazık , çok ezikleniyorum yaaah... :'(

30 Temmuz 2013 Salı

GEÇMEYEN ZAMAN MI OLURMUŞ?

   Sınav bitti, sonuçlar açıklandı, tercihler yapıldı ‘oh be rahatım artık!’ derken kötü haber geldi. Cenaze için apar topar köye geldik. Cenaze kaldırıldı gelenler gidenler gün geçtikçe azaldı. Kaldık biz bize. Cenazenin yanı sıra küçük mutluluklarımızda yok değil. Aileye yeni bebek geldi. O mis bebek kokusuna doyum olmuyor. Bebek uyurken bile dayanamayıp şap şup öpüyoruz. Çocuk gık dese kucağımıza alıyoruz. Herkes fırsat kolluyor bebeği kucaklamak mıncıklamak için. Evdeki hüznü aldı götürdü çok şükür.
      Bizde köye demir attık burada kalıyoruz bayadır. Kuzenciğim sağ olsun öyle güzel bakıyor ki bize. Yemek yemezsek boklu kürekle kovalamak için hazırda duruyor. Kuzenciğim baya güldürüyor bizi. Çatlağın teki olduğu için car car konuşup pata küte girişiyor bize. Bizde raporlu deli diye ses etmiyoruz. Beni de yaz diyip duruyordu bu yazıyı okuyunca gene boklu küreği alır eline. Abur cubur alıp getiriyor bize. Bol bol nam nam yapıyoruz. Kilo aldık heralde ki pantolonumu giymeye kalktığımda içine zor girdim. Biz burada sıkıldık diye alışverişe götürdü bizi tıpır tıpır gezdik çarşıda aldık cici bicilerimizi. Evde halama gösterdiğimde ‘ay yakası açıkmış yav’ diyerekten bakıp geçti. Burada yapacak hiç bişey olmadığı için sıkıntıdan çatlıyoruz. Uyu uyu şiştik otur otur sıkıldık. Burada geçmeyen zaman yapmışlar onu fark ettim. Yatıyorum geçmez gezerim geçmez…..

     Sıkıntıdan çatlarken birde tercih sonuçlarını açıklamasınlar mı? İstediğim yer tutmuş sevinçten ne yapacağımı şaşırdım. Boklu kürekle dans etmeye kadar götürdü bu sevinç beni. Bok kokusuna ayıldım diyebilirim. Babam gelip içine turp sıkana kadar.  Yok  o bölümü okuyupta diplomalı işsizler ordusuna mı katılacakmışım da mışım yani. O hep 4yıllık kazan sana şunu bunu onu alıcam derdi. İş ciddiye binince kıvırmak için çamura yatıyor da yemezler paşam. Yok öyle bir dünya ;)