Tatil
bile sendrom yaptı yahu. Ben arkadaşlarımı özledim. Okulda en azından bir
atraksiyon filan oluyordu. Bu yazı sıkıntı giderme amaçlı yazılıyor lütfen
maruz görün.
Dün
babam dondurma almış hadi bir kek yapta yiyelim dediler. Sıcak kekle dondurmayı
birbirine pek bi yakıştırdılar. Bende yaptım kek iki tane ama onları fırına
tepmeye çalışırken elimi yaktım. Birde mikser kirliydi kardeşime yıka dedim,
yıkarken ne yaptıysa orta mekanizmasından şıpır şupur su akıyordu. Tabi tırstım
onu fişe taksam patlarım diye. Elde çırptım ve bir dünya söylendim. ‘’Ulan eve mikser
aldım hatta set aldım hala elde çırpıyorum şu keki, b*k var onu suya boğ…’’
kızda benim çenemden sonra ‘’ver biraz ben çırpayım, yardım edeyim..’’ diye
girişimlerde bulundu. Tabi içimdeki canavar onu savuşturdu. Neyse kekim çok
güzel oldu babam ‘’böyle güzel kek yapıyorsun madem çok yap bak hemen bitti. Bu
kadar güzel yapılır mı yahu’’ bir yandan ağzına kek tıkıştırıyorken. Keki
bitirip tabağını uzatırken de ‘’al hiç güzel olmamış yemem kekini’’ diye uyuzluğunu
konuşturdu.
Aklıma
şey geldi benim bir mendebur yengem var. Araba almış ama mendebur ya, amcama elleme bozarsın diyip duruyormuş. Cenazeden
sonra köyde kalırken halam süpürge aldırdı. Kuzenimde domuzluk olsun diye
ablasına vermiyor. ‘’bizim süpürgemiz elleme bozarsın..? ahahahah’’ o
anda herkes gülmekten yerlerdeydi. Böyle olunca komik ama oturup düşününce çok
acı bir şey. O kadın cenazeye de gelmedi. Sanırım içten içe nefret etmeye
başladım ondan. Amcamın yüzü gülmüyor, evlatları bile adama karşı. Benim için
son damla cenazeye gelmemesi oldu. Neyse geçelim bunu.
Bizim
göl hakkında efsaneler var. Zamanında bir kadın mı artık derviş mi ne gelip
kapı kapı su istemiş kimseler vermemiş. Bir kadın su vermiş ve dervişte ona ‘’arkana bakmadan
yürü sakın arkana bakma’’demiş. Kadın denileni yapmış, yürümüş yürümüş
ama merakı üstün gelmiş ve arkasına bakmış. Onun baktığı yere adar sular
gelmiş. Yani o köy kasaba sular altında kalmış. Hatta bazen sular çekildiği
zaman gölün ortalarında minarenin ucu göründüğü söylenir. Sapanca Gölü için…
Birde
gölün derinliklerinde kocaman balıklar olduğu söylenir. Balık gelen balıklardan
yemiş yemiş. Artık hareket edemeye kadar büyümüş ve gelen balıkları yutmaya
devam ederek yaşarmış. Bunu bana bir arkadaşım anlattı sonra da ‘’düşünsene Myna
yüzüyorsun arkanı dönüp bir bakıyorsun karşında bir çift kocaman göz!!!’’
ilkokul çocuğuyduk bizim için ultra korkutucuydu, gerçi şimdi olsa gene
korkudan geberirim herhalde.
Bizim
aile büyük egolu. Tabi kendi içimizde böyleyiz, dışarıda insanlara karşı büyük
burunluluk yapamıyoruz. Neyse bazen yetenek sizsiniz Türkiye’yi izlerken babam ‘’ne var bunda
şimdi Allaaaseeeenn ben *sursam yaparım bunu, ben serçe parmağımla yaparım, bir
elim bağlıyken yaparım……’’ ama geçenlerde şınav çekiyor (çok tatlı
yiyince kendi çapında onu eritmeye çalışırken pardon tepinip dururken desem
daha doğru olacak) beş tane çekti, sonra anneme bak şimdi tek elimle çekeceğim
dedi ve güp diye yere serildi. Bir daha denedi ve gene aynı sonuç. Demek ki
neymiş *surmayı geç kendini yırtsan yapamayacağın şeyler var senin.
Birde
benim babamın bilinçli olarak yanlış söylediği şeyler vardır. Mesela Cüneyt
Arkın Kartal Tüfek. Nalburun…şuan aklıma gelenler bunlar.
Ben yıllarca Kartal Tibet’i tüfek diye bildim
ve lisede rezil olarak doğruyu öğrendim. Niye hep Myna rezil oluyor. Kışın yolda
yürürken ağaca toslamışlığım bile var. Yazık bana len, neyse ben gidiyorum
öpüldünüz
;)
YanıtlaSilmyna baban eğlenceli birine benziyor. Yazını okurken bayıldım. Bu arada senin blog sayfanı takip listeme ekledim. Seni de kendi blog safyama davet ediyorum, gelir misin? bilgicellim.blogspot.com
YanıtlaSil:) hemen ışınlanıyorum :D
SilMyna baban hayatta yaşlanmaz bak demedi deme :D
YanıtlaSilAma onun enerjisini sende de görüyorum :)
aile geleneği gibi bir şey oldu sanırım :D
Sil