22 Mart 2013 Cuma

Aile dediğin...

   Aile dediğin soğuk olmamalı birbirlerine. Mesafe diye bir kavram zaten unutulmalı. Bizim ailemiz çok eğlencelidir. Belki herkesin ailesi öyle ama bizim aile farklı işte.  Mesela saygı değer annem. Kadının öyle tabirleri var ki duyanlar ilk başta anlamaya çalışır, anladıktan sonra gülmekten yıkılır ve ben bunu kendi aileme nasıl uyarlasam diye düşünür. Biz 3 kız kardeşiz e haliyle hır gür hep vardır kardeşler arasında yaa.. Bir gün kardeşlerimden ortanca olan yaramazlık yaptı. Ne yaptığını hatırlamıyorum ;çünkü yaptığı yaramazlıktan çok aldığı tepki çok etkilemiş beni. Annem başladı buna kızıp söylenmeye. Havada bir sürü laf uçarken bir tanesi öyle böyle değil aşırı derecede garip duruyordu onların arasında. 'Senin bacaklarını kafanın üstünde düğümlerim!' dedi. Bende ilk olarak cümleyi anlamaya çalıştım. Sonra gözümde canlandırmaya çalıştım. Çizgi film gibi bir kare canlandı gözümün önünde ve ondan sonrasını hatırlamıyorum. Gülmekten bayıldım herhalde. Bu laf belki size o kadar garip gelmedi peki. Başka söyleyeyim o zaman. Bir gün anneme muziplik ( bizim ailede buna domuzluk denir) yaptım pis pis sırıtıyorum. Sen ordan bana ' senin o ağzını yırtarım ebediyen dünyaya sırıtırsın!' demez mi? Gülsem mi, ağlasam mı, şaşırsam mı bilemedim. Ben böyle afallayınca bu gülmeye başlamaz mı? Güya domuzluğu ben yaptım ama mors olan da gene ben oldum? Akıl sır ermiyor anneme. o.O  Birde annemin şahane başka bir özelliği vardır. Asla ıskalamaz. O terlikle nasıl bütünleştiyse artık hiç karavanası yok. Ayrımı da yoktur eline alıp atsa da, ayağıyla fırlatsa da sonuç değişmiyor. Ola ki kazayla kızdırdın onu, sonra uçarcasına odadan çıksan bile öyle bir kavisli atıyor ki o terliği nerde olsan seni bulur. Bahçeli evde otururken yazın cam kapı açık otururduk. Küçük kardeşim yeni doğmuştu. Bende o zaman oyun çocuğuydum tabi sabahtan akşama kadar sokaktayım. annem kardeşimi ayağında sallarken kedi eve gir. O evimizde tren gibiydi dış kapıdan mutfağa 2 km yol vardı. Annem kediye 'pist hoşt lan git..!' gibi kelimeleri sıralarken kedi asil bir edayla anneme burnunun üstünden kibirlice bakıp mutfağa doğru yürümeye devam etmiş.Sen misin öyle artist gibi bakan? Sen misin onu dinlemeyip yola devam eden? Annem oturduğu yerden göremediği kediye terliği öyle bir atmış ki. Kedi 1,5metre haya uçarak kaçmış. Arkadaşlarına anlatmış olacak ki bizim eve bırak girmeyi evin yakınında kedi gezmez oldu.
    Bu annemin ancak ve ancak önsözü olabilir.Daha bunun babası , 2 kardeşi, amcası, halası, dayısı, kuzeni, eniştesi.........var da var hepsi ayrı curcuna hepsikendi dalında ayrı enteresan kişilik. Ama ne olursa olsun aile bir başka değil mi?

17 Mart 2013 Pazar

Aman doktor canım doktor..

   Diş ağrısı ne illet bir şey yahu? 2 hafta önce diş dolgum düştü. hemde sakızlı şeker yerken. Hay ben aklıma edim, kafamı kırayım o şekeri alan ellerimi yakaydım da almayaydım... İş işten geçtikten sonra ne yapsan boş tabi.. Çay, çorba içmeye bayılan biri değilim ama o dolgu düştü ya... O diş sıcakta soğukta zangır zangır sızlıyor ya.. Aksi şeytan insanın canı bu kadar mı çay çorba ister yahu? Kahvaltıda zorla bir bardak içtiğim çayı önüme koysalar demlik demlik içicem o kadar aşerdim. Gel gör ki o diş ordan ; 'Haydi haydi sıkıyosa iç, haydi fondip, nihahahaha....' diye kötü çığlıklar atıp duruyorken nasıl içesin? Zalimsin diş zalim..
   Doktordan korkmam. (korkmazdım demek daha doğru olur) Bu diş dolgu kabul etmiyor habire düşüp duruyor dolgular. En son dolgu yaptırırken doktar çok fenaydı. Dişim sızlıyo diyorum 'ağrı yoksa sorun yok' diye oymaya devam ediyor. Sonra dolguyu dişe koyması gereirken ağıma düşürüp eliyle almaya uğraştı. (Nerdeyse boğazıma kaçırıyordu o taş parçasını boğulup gitcektim dişçi koltuğunda.) Ondan sonra içime biraz bi korku geldi. Neyse bu böyle olmayınca daha düştüğü gece doktordan randevu almaya uğraştık anam bir hafta sonraya anca randevu alabiliyorsun. Hepten uyuz oldum. Bir hafta kafam sağ omzuma yatmış hatta omzumla bütünleşmiş hale gelerek yemek yedim. Randevu günü geldi çattı. Gittim doktorum da pek şık bir bayandı. Salına salına yürüyor falan, ama güzelde ilgileniyordu işini iyi yapıyor. O dişime bakıp çekilmesi lazım demez mi? Orda bana 10 saniye içinde öleceksin dese bu kadar dehşete düşmezdim. O başka bi doktoru önerdi onun çekimi daha iyi ondan randevu al dedi ama ben bildiğim duaları okuya okuya hatim yaptım o kısa anda. Tabi doktora renk vermedim dişlerimi temizlettim çıktım bidaha randevu almam lazım. Bakıyorum 20 gün sonraya randevu veriyor. Kafayı yedim tabi, 20gün o korkuyla nasıl yaşanır insaf! 2gün sonra gidip dayandım hastane kapısına neyse randevu verdiler sıra bekliyorum derken baktım doktor ak pak olmuş bir dede. 'Lan ? Bunu gözü görmez eli titrer yahu.' diye söylendim. Demez olaydım. Doktor baya artist çıkmaz mı? Neymiş efendim bu gençler dişlerine niye bakmıyormuşmuşmuş... Oğlum manyak mısın ben bayılmıyorum bu duruma ki ben nasıl bakıyorum o dişlere haberin var mı? önceki doktor iyi temilememiş olay ilerlemiş ben napim gavat! zaten aklım çıkıyo dişimi çekecen diye. Neyse iğneyi yaptı bekliyorum . Adam tık tık çekip sıradaki diyo. Anam dedim otomatiğe bağlamış bu diye daha büyük adrenalim yaşadım ya. Neyse aldı beni zınk diye çekti postaladı. Buncacık şeyden korktum diye kendime kızdım. Birde o doktora laf çatamadım diye içimde ukte kaldı ya neyse. doktorun hızlısı makbulmüş bunu öğrendim..

27 Şubat 2013 Çarşamba

Zaman en büyük düşmanımız..

  Sınava hazırlanan gençler olarak büyük stres altındayız. Sınava geri sayım başlamış durumda 30, 29, 28, 27,... Herkes kafayı sıyırmış durumda ve deli gibi çalışmam lazım diye stres yapıp deli deli davranmaya başladı. Sonuç ya sınavda sinir krizi, panik atak vs. geçirerek atlatılacak ya da bozuk psikolojiyle manyak yeni nesil çıkacak ortaya. Sınav yaklaştıkça deneme sıklıkları arttı. sınavda kitapçığı alıp gitmeye kalkanlar oluyor. Biz sınava odaklanmış gayet ciddi soru çözerken biri gelip tıpır tıpır gelip sessiz olmaya çalışsalar da dünyanın en gürültücü varlığı olduklarının farkında olmuyorlar. O an, o insanı duvardan duvara vursam gene doymam. öyle zamanlarda içimdeki hulk çıksa ortalığı yıksam doyamam. Ne kötü şeymiş şu sınav stresi. Bu insanlar buna nasıl katlanıyor, ya da hiç bir beyin hasarı almıyorlar. Buna bir çözüm bulabilen varsa söylesin?

6 Şubat 2013 Çarşamba

Sakarlık başa bela..

  Genlerim de var sakarlık... Başka bir açıklaması olamaz! Evin içinde yürürken kendi paçasına takılıp düşebilen birini gördünüz mü hiç? Ta daaaa karşınızdayım! Benim babam da sakar. Kendine çay koyarken demlikten ayağına illa ki kaynar su damlatıp yarım saat kıvranır. Kız kardeşimden ala sakar yok zaten. Kız neye elini sürse ' Aman elleme kırılmasın, yok kurcalama onu , dur dokunma ne olur ne olmaz......' diye kıpramasına bile karışıyoruz. Oda garibim hık mık etse de fazla direnemiyor. Bilir kendisinin ne halt olduğnu sonuçta....
    Lisedeyken hafta sonu çarşıya çıktım gezdim tozdum derken arkadaşım japonum aradı gel bize oturalım etli pilav yaptım dolma sardım yeriz demez mi? Işık hızı yanımda bok yemiş o derece bi hızla damladım eve. Tıfılım ama bi dünya yemek yerim bide bol tuzlu yerim ben. Ben salak kalk mutfağa git tuzu pilava boca et sonra geç salona otur. Aldığım ilk lokmada noluyo lan ağzımın tadı mı bozuk yoksa bu mu yemeği beceremedi dedim. Japonuma baktım löp löp götürüyor. Sorun bende galiba dedim bi lokma daha aldım ve işte tam o anda şimşekler çaktı kafamda. İçimden için için sövmeye başladım kendime... Tuz bol diye sanma sakın. Ben salak git tuz diye şekeri pilava boca etmişim. Yemek rezil oldu ama inat ettim bitecek o tabaktakiler. üç tutamdan biraz daha fazla tuz boca ettim yemeğe çalışıyorum ama ağzımın içinde şekerle tuz mücadele ediyor ben burdayım diye haykırıyor adeta.. Ama bitti o yemek. Azimle bitirdim ye o gece midem ağzımdan çıkıp gitmeye kalktı. Sonra japonum çay koydu içiyoruz falan derken ben çayı da bacağıma nasıl becerip döktüysem artık. baktım olmuyo bacağımı direk duşun altına soktum ferahladım. o günden beri bi yere gittiğimde elim ayağım birbirine dolanır çay dökülmesin aman karışmasın o ne diye ibil dibil yapıyorum ortalığı. Bir gün biri beni evinden atarsa şaşırmıycam benim gibi gıcık bi misafir falan olmaz. Ya gıcık olucam ya da sakar. İkiside birbirinden beter. İnsanlık için büyük bir felaketim hatta ayaklı felaketim ben nihaahaha. psikopata bağlıyorum böyle hemen naparsın....

16 Ocak 2013 Çarşamba

Kış geldi dram başladı

    Kış zor arkadaş ya. Kat kat lahana gibi giyinsen de üşürsün. Yollar kapanır, buzlanır... Bunun iyi yanı da okullar tatil olur. Geçen hafta ne güzel tatildi. Ailecek musmutluyduk. Aile dediğime bakma. Okula giden cemaat. 2gün yatıp yuvarlandıktan sonra kalkıp gitmekte insana çok koyuyor yahu..Neyse mecburen gittik tabi. (İçimiz kan ağladı, o yatak daha bir sıcak daha bir cazibeli geldi gözümüze.. Lanetler okuyarak kalktık!)
      Sonra birde yollar buzlandı kaymamak için bin takla attık. Yani siz attınız. Ben güüüüüüüp oturdum kıç üstü. Birde kaymamak için yolumu kısalttım meydanın ortasından geçeyim derken kayıp oturmam daha beter yahu. Sonra nasıl toparlasam diye dert ediyosun e canın yanmış o ayrı dert... Oturduğum gibi kaltım hiç bir şey olmamış gibi seke seke yürüdüm. Sektim çünkü neredeyse bacaklarımı kırıyormuşum.. O can acısıyla rezil oldum telaşı bir oldu mu adeta yiğitliğe bok sürmeme çabasıyla sektim..
    Birde sabahın köründe kalkmışsın. Ayakta uyuyorsun birde giyin toparlan azıcık insan sıfatına bürün dur.. Üşendiğim zaman çekerim eşofmanlarımı giderim öylede tembelim. Ama onu giymek ayrı bi dram. Giyerken sorun yaşamıyorum çok şükür! Lütfen yanlış anlaşılmasın :) Asıl olay giydikten sonra başlıyor. Neyse giyindin ettin çıktın evden. Otobüs bekliyorsun, geliyor seni 3 metre geçtikten sonra duruyor. Sen aman kaymıım diye seke seke biniyorsun.Oturdun mu bir yere? Heh tamam. Şimdi sıçtınnnn! O şoförde angutsa yandın ki ne yandın. Gaza basar kayarsın. Frene basar adeta kafa üstü oturuyormuş gibi bir pozisyona girmiş halde bulursun kendini. Şoföre küfrederek cehennemi  garantilemeden inmezsin o otobüsten. Sonra ahirette tırı vırı yap derdini anlat niye saydığını sövdüğünü. E bide cenneti teğet geçtiğine mi yanarsın yoksa o şoförü söverek cennette soktuğuna mı yanarsın sen seç. İşte kış geldi dram başladı....

22 Aralık 2012 Cumartesi

Zaman her şeyi alıp gider. .

   İnsanlar zamanla birbirlerine yabancılaşıyor. Çocukluğunu beraber oyun oynayarak geçirdiğin insanlarla gün geldiğinde sokakta selamlaşmadan hatta birbirini tanımadan  yanından geçip gitmek... İnsanın çocukluğunu kaybetmesi gibi bir şey değil midir? Yıllar önce mahalledeki parkta toplanırdık. Mahallenin tüm çocukları toplanıp bir sürü oyun oynardık. Evcilik oynadık mı çekirdek aile olmak mümkün değildi. Sonra aramızda  en büyük olan öğretmen olur diğerlerine problemler, sorular sorup sözlü yada sınav yapardı. Tabi ben mahallenin en küçüğü olduğum için hep yapamadım yada en geç ben çözebilirdim. En çokta bezbol oynamayı severdik. Eşşşşşek kadar sopa alırdık elimize bakkalda satılan dana kadar olan plastik toplarla oynardık. Büyük olanlarımız topa vuracağı zaman olabildiğince uzağa koşardık ama hiçbir zaman topu yakalayamazdık. Çocukluk işte kazanamasakta aşkla oynardık Gün gelir o günler ufak bir anı olur hatta belkide silinip gidermiş. Hayat çok garip....

6 Aralık 2012 Perşembe

Otobüs Sendromu

  Sabahları arabası olmayan herkes işine, okuluna, gezmesine, alışverişine......otobüsle gitmeye mecbur. Diceksin ki bunun sendromu neresinde? Dur sen ona da gelicem. Çok şükür benim evim ilk durağa en yakın noktalardan birinde. Çok şükür milyon kere şükür. Sabah okula gitmek için binerdim otobüse genelde de üç beş boş yer olurdu. Seç beğen yaparak otururdum birine. Başladık gitmeye ama var ya yok böyle bişey. Otobüs adım başı durup yolcu alıyor. Sanırsın dünya nüfusu bizim mahalleye toplanmış arkadaş bu ne lan?  Neyse şoför sıkış tepiş bi dünya yolcuyu tıktı  arabaya gidiyoruz. Mahalleden çıkınca hani otobüsten inmeler de başladı haliyle. Orta tarafta oturanlar inebilmek için en aşağı 20 kişi inerek yol açıyorlar. İnen indikten sonra tekrar doluşuyorlar. Ama bundan sonrası daha beter. O kalkan kişinin yerine atmaca gibi kapışılarak oturuluyor. Rekabeti kaybeden oturana öyle bakışlar atıyor ki o an gözlerle yemek mümkün olsa oturan yanmıştı. Ayaktaki içten içe atarlanıyor. ' Önce ben binmiştim pezevenk kalk lan ordan benim hakkım orası! Bak bide yayıldı yerime of ya. Bari çabuk inse. Yok yok benim indiğim yerde inse de inerken itelesem bişey yapsam şuna. Anaaa bi yer daha boşalıyor orası benim yanımdaki sürtük! oradan uzak dur! ' tabiki bunlar iç ses ve kaybedenimiz bu defa eze yıka oturuyor. Ve 5dk geçmeden ineceği yere gelip iniyor. Otobüsteki kolktuklarda kimse uzun süre sefa süremediği için boş yere kendi kendimizi yiyoruz.
   Yapmayın len böyle aksiyonlar. Böyle dediğime bakma önce ben binmişsem otobüse boşalan koltuk benim hakkım lan! Yerime oturana dair bol katliamlı hayaller kuruyorum siz yapmayın boşuna o koltukta da söz sahibi olan kişi benim! Yormayın kendinizi boşa canlarım

26 Kasım 2012 Pazartesi

Çalış Çalış Bir Yere Kadar

    Ben anlamıyorum. Oturup saatlerce ders çalışabilenleri. Acuna söylemeli asıl yetenek bu diye. Boşuna arayıp durmasın yani. Adam bi oturuyo derse 6 saate yardırıyor. Yahu bilgisayar olsa patlar kısa devre yapar arkadaşım sen ne yapıyorsun böyle? O kadar çalıyorsun tamam peki kazandığın yer neresi oxford university mi? Hiç sanmıyorum. Anca 4yıllık bi üniversitede cacık bi bölüm....kendini paraladığına değiyor mu? Mezun olduğun gibi sana iş teklifleri yağcak dimi? Hayatını çalışarak harcıyosun ve eline 3kuruş maaşla 5kuruşluk ödemelerle geçiyor. Lisede bi arkadaşım vardı. Deli gibi çalışırdı sınavlara ama görsen kıyamet geliyor dünyayı tek kurtarabilicek kişi de bu. O derece bi çalışma düşün artık. Bense sınav olduğunu okula gittiğimde öğrenen sınava çalışmak nedir bilmeyenlerdendim. Neyse sınava başladık... Ben bildiklerimi yaptık. Sınavda asla son dakkaya kadar durmam yapabildiğimi yapar çıkarım. Gene böyle çıktım çıkarken arkadaşıma gözüm çarptı. Sınav kağıdını yırtarcasına bir şeyler yazıyor. Dedim kesin 100 alcak. Sonra aradan bir hafta geçti hoca sınavları açıklıyor. Herkes kesin çaktım bu dersten modunda. Beni okudu dersten geçicek kadar yapmışım bişeyler gayet rahat diğerlerini dinliyorum. Ben paçayı kurtardım ya geemeyenlere ezik falan diyorum laf çakıyorum. Benim arkadaşa geldi sıra. Anaaaaammmm geçememiş. Lan nereye gitti o kadar çalıştığın yaptığın? Hocayla ben kavga ediyorum kağıdına bakcam yanlışlık var hocam diyerekten. Hocada yapıştırdı lafı tabi ; ' Sen nereden biliyorsun ,arkadaşının kağıdıyla baya içli dışlı oldun galiba ?' diyince. Kapadım çenemi oturdum aşağı. Hem başkasının işine burnumu sokmamayı öğrendim hemde ahım şahım çalışsan da  dünyayı sen kurtaramıyorsun.... Yani ne gereği var kendimi paralayarak ders çalışmaya....
   Burada böyle diyorum ama ders çalışmadım mı terliği yiyorum kafaya. Türk çocuklarının hayatı terlikle geçiyor. Yukarısı bıyık aşağısı sakal diyerekten ben ders çalışmaya gider. Bu günkü terlik kotamı doldurmamayı umarım.  ;)

17 Kasım 2012 Cumartesi

Bakalım vizyondakilere...

     Şu sıralar çok konuşulan filmlerin başında 'Evim Sensin' var. Giren ağlayarak çıkıyormuş. Durum o kadar vahim demek ki. Gözüm korktu gidesim gelmedi ayaklarım ters döndü. Sanırım ağlamak için filme gitmek psikolog seansı gibi, ağlamak için gene para veriyorsun.. Enteresan bi durum.. Şaka bi yana ama film çok güzelmiş lan hacı. Acayip gidesim ağlayasım var filmde. Ama konu çok tanıdık geliyor. Anlatıyorlar ama çok çok çok benzerini izledim. Yani film oldu mu konusu da çok farklı ve ilginç olmalı diye düşünürüm hep. Klasik diziler gibi farklı dünyaların insanlarının imkansız aşkı, onları ayırmaya çalışan kötü karakterler bla bla bla.. Hepsi aynı konular aynı sonlar çok sıkıcı değil mi? Konu olarak çok farklı şeyler bulmak önemli. Güzel film yapmak çok zor. Her babayiğidin hakkı diil film yapmak. benim dicem bu kadan arkideş. yapcek pek bişi yok ama erkekleri bile ağlatan bir filmmiş acayip merak ettim hatta meraktan ölücem ya bu nasıl bi merak. Meraktan çatlamak böyle bişey olsa gerek. Bu laf  yüzünden bi arkadaşım ilk okuldayken 'yumurta mısın kızım sen çatlıyosun?' diye bi hocadan laf yemişti ve sonra lakabı almıştı. Lakap olayı da kötü bea. Okuldan mezun olana kadar üstüne yapışan lanet bişeydir. Çok feci bir durum Allah o lakaplıların yardımcısı olsun ben daha da bişi demiyorum.. Saygılar Hürmetler ;)

20 Ekim 2012 Cumartesi

İşte tüm mesele bu!

  Neden büyüdükçe insanların içindeki kötülüklerde büyüyor? Ah Pandora neden açtın ki kutunu? Ya da neden bir tek umudu kapadın kutuna? Düşünüyorum ya mitolojide baya ilginç şeyler var. Adamlar olayı nerden nereye bağlamışlar. Heralde bunları oluştururken daha doğrusu  bi taraflarından uydurup döşerlerken kesin kafaları güzeldi. Yani adamlar o dönem kitap yazsalar şuan ki bilim kurgulara fantastiklere taş çıkartırlarmış kesinlikle.
   Ve merak edip hiç baktınız mı mitolojide bu Pandora kim pandoranın kutusu ne hikayesi nerden geliyor diye? Biz o an merak ettiğimiz şeyleri daha sonra internet başına geçince unutan bir milletiz. Bişeyler öğrenmek için hiç bir çabamız yok. Adam internette boş boş gezeceğine bişeyler öğrenmeye çalışsa çok daha iyi olmaz mı? Böylece refah düzeyimiz yükselmez mi? Toplum için iyi bişey olmaz mı? Diyeceksiniz ki bi benimle mi toplum düzelcek? Evet bir tek seninle düzelecek! Herkes bir benle mi diyor çünkü? onca 'bir benle mi' yi topla bakayım ne yapıyor? Toplumun tamamını ele vermiyor mu? Valla benim tek gördüğüm toplum için kimse birşey yapmıyor sonra bundan yakınıyor. Oldu gülüm başka derdin ? Sen kılını kıpırdatma sonra dert yan oh ne ala be! Toplum olarak bilinçlenmezsek ne olacak halimiz? Sonra insanların fesatlığı, kini, nefreti altında ezilip dururuz. İşte tüm mesele bu!