10 Eylül 2015 Perşembe

Sevgili Deep :)

  can ciğer bloggerların en herşeye yeteni :) Yeni güzel bir yazı paylaşmış ve beni de oracıkta anmış :) Bunu görünce tepkim tam olarak şöyle oldu :
benden çıkabilecek abuklukta bir sevinç gösterisi budur. 
Ve evet döndüm artık  :) 
Deep'in yazısına şuradan ulaşabilirsiniz :mim-duyuru-ve-izlenesi-bloglar

9 Eylül 2015 Çarşamba

Ondan Bundan..


Bu blog durup dururken kendi ayarlarını bozmuş sanki. Bir sürü ölü blog var listemde, onları temizleyemiyorum. Merak ettiğim bir sürü blogdan hiç ses seda çıkmıyor. Bir yerlerde okumuştum wattpad varmış hikayemsi yazılar yazmaya başladım orada paylaşmak için açtım ama onlar kitap kapağı gibi kapak yapıvermişler apışıp kaldım. Ben bir ara kendime logo tasarlamakla kafayı bozmuştum onu da beceremedim. Düşün ne denli kabiliyetsizim.
Şimdi iki kardeşimde hazırlık sınıfında biri üniversite diğeri lise için hazırlanıyor. Gerçi biri hazırlanıyor gibi gözükmeye çalışıyor öteki hiç oralı değil. Neyse ben açıköğretim derslerimde gereken ortalamayı tutturamayınca üst sınıfa geçemedim. Üniversitede iyi ortalama yapamazsam kalamam. Uzun bir maratona başlıyorum. Bu arada buraya ciddi anlamda döndüm.
Gene dadı oldum demiştim. Kız geldiği ilk hafta kan kusturdu. Duvardan duvara vursam gene sinirimi çıkaramazdım. Sonra üçüncü haftaya doğru bir şirinleşti bir uslu oldu ki sormayın. Anneme kesin bunun altında bir şey vardır diyip durdum. Geçen hafta dördüncü haftamızdı ve gayet iyiydik. Ama bu hafta Allah’ım sen nereden buluyorsun bu kadar gıdık etme potansiyelini ya. Evde beş kişiye karşı bir üstelik sadece beş yaşında. Evde beşimizi tek tek delirtmeyi başarıyor. Saç baş yoluyorum. Bugün mesela kol saatimi aldı bende şakayla kırma onu babana yenisini aldırırım dedim. Almazki diye diklendi neyse atma onu diyerek işime baktım ve şak diye saatimi yere attı. Dişlerimi sıkmaktan bir hal oldum inan ki gel döv beni diye zorluyor bu hafta.


Küçük kardeşim tekvandoya başladı ve sitenin çocukları teker teker salona yazılmaya başladı. Onlara özel arabayla getirip götürüyoruz. Bazılarının çocukları öyle kıymetli ki popoları otobüs koltuğuna değemez! Hatta geçen hafta bir gün çocuklardan biri (ailesinin otobüsle göndermediği) elinde kıyafet poşetiyle bir o yana bir bu yana gitti kim götürecek gitmiyor muyuz? Diyerek dolandı. Hatta arkadaşına sordu o da bilmiyorum diyerek eve çıktı. Bu garibim boynu bükük gene bir iki dolandı ve sonunda pes edip poşetini eve bıraktı. Onu öyle görünce içim parçalandı neredeyse ağlıyordum. Belki çocuk o kadar önemsemedi sadece boş boş dolandı bilmiyorum ama ben olsaydım diyerek içim gitti onun haline ve akşam babamla konuştum ben götüreceğim gerekirse valla çok üzüldüm dedim. O da bir şey demedi sen bilirsin dedi.

 O lafı dediğimden beri daha götürmek nasip olmadı. Pazartesi benim patron götürdü, dün babam götürdü bugünde gene babamın da işi varmış o götürdü. Hadi hayırlısı. Zaten iki buçuk hafta sonra okullar açılıyor herkesler okulunda sınavında bol bol başarılı olsun amin

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Kitap Fuarı Anıları

Bu sene kitap fuarı hasılatımı paylaşmak istiyorum. Öncelikle kitap fuarı haricinde kitap almama kararı aldım kendime. Çünkü her yerden deli gibi kitap alıyorum evde bir yığın kitap oldu. Yoğun bir okul yılı geçirdiğim için dönem içinde hiç kitap okuyamadım. Eldekileri bitirmem lazım. Kitap fuarından da bu sefer ağabeydik gubidik kitaplara yerine hep felsefeyle ilgili kitaplara atladım. Kendime şaşırdım. Bir başka yazıda evdeki kitapların listesini ya da resmini paylaşayım da görün evdeki hazineyi.

Okul yılında çok atraksiyon olmadı. Bildiğiniz şeyler otobüs beni almadı falan. Birde haftada bir gün amcamlarda kalmaya başladım. Amcam beni görünce gözleri ışıldıyor, yüzü aydınlanıyor. Yengem desem pervane oluyor kadın bir iş yaptırmıyor. İnsana hasret olmak gerçekten zormuş onu anladım.
İki dönemde Kılçık Hocanın dersi vardı onu iki dönem üst üste görmek büyük mutluluk oldu benim için. Hatta bomba patlatayım. Bizim apartmanda felsefe öğretmeni vardı ya, hah! İşte o bizim Kılçık hocayla aynı üniversiteden mezun hatta bizim komşunun abisiyle aynı sınıfta okumuşlar. Bende gidip hocaya sordum. Amacım muhabbet kurmak beni tanısın falan. Hani ben sınıfta, ortamda falan silik bir tipim ya onun için. Adamın adını duyunca hoca bir coştu falan görmelisin. Sanırım hala adımı bilmiyor. Şansa o ara sınıf arkadaşı da İzmirden buraya falan gelmişti. Kartını aldım götürdüm. Bir ara nerdeyse Kılçık hoca numarasını verecekti arkadaşına vereyim diye sonra caydı. Neyse onlar görüştü benim elimdeki ufacık koz pufff oldu. Biraz daha girişken olmalıyım.
Okulda bu yıl baya yakınlaştığımız biri oldu. Ona Rizeli diyim. Siyah ben o baya iyiydik. Sonra bişey oldu, bana soğuk davranmaya başladı. Okulun son haftası gelip söyledi. Bir gün Gömlekle ben dersi asmışız giderken haber vermemişim ona kırılmış sonrada öyle uzaklaşmış. Siyahların evine taşındı.
Okulda bazen konuşurken öyle bir oldu ki sanki ben boş kitaplar okuyormuşum, boş bir insanmışım gibi hissettim. Belki de bunun etkisi olarak bu kadar çok felsefe kitaplarına saldırdım. Kuzenimin kızı Boncuk bu yıl okula başladı. Ben böyel istekle ders yapan okuyan çocuk görmemiştim. 41kere maşallah. Annesiyle gezmeye gidiyorlar yanında ders kitabı götürüp yapıyor. Birde başlarda tam okumayı bilmediği için teyze burada ne diyor ne yapayım diye sorup duruyordu. Kitap fuarından ona da imzalı kitaplar aldım.
Diğer kuzenimin oğlu, Küçük Haydut üçüncü sınıfa geçti ama hiç istekli değil. Geçen hafta sonu onlara gitmiştim rica minnet okuttum biraz. Aslında biraz gayret etse yapacak ama yok illa annesini üzecek eşek sıpası.

Birkaç hikaye gibimsi şeyler yazdım. Bilmiyorum belki paylaşırım, belki yorum alırım. Gerçi ben başak burcunun yüz karasıyım. Bir şeyler yazarken zerre ayrıntıya dikkat etmiyorum.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Sahiden Döndüm Galiba

 Döner gibi yapıp gene kaybolmayacağım inşallah. Birazcık yardım istiyorum. Ultra beceriksiz olup, herşeye  max derece heves eden bir ben varım herhalde. Tasarım işlerinden zerre anlamıyorum. Logo filan yapmak istiyorum kendime , bloğu insan kullanıyormuş gibi bir hale sokmak istiyorum. Kısacası değişim istiyorum. anlayan yardımseverlerden yardım beklerim.
Bu arada bu yaz tatil diye anırırken zoraki bir şekilde dadı olmak durumunda kaldım. Ben deniz, kum hayal ederken çocuk poposu siliyorum. Alın nur topu gibi depresyon bana.

28 Haziran 2015 Pazar

Durum Güncelleme

Anlatacak o kadar çok şey birikti ki sormayın hemen anlatıyorum. En komik olan şeyse son yazımda sık sık buralarda olacağım diyip sırra kadem basmam herhalde. Telefonumdan arada girip okudum ama yorum bırakamadım.
İlk olarak telefon aldım ve %10 denen illete girdim. İkinci olarak nisan ayında babam araba aldı. Benim babam TOYOTA gibi adam! Okulda çalışmaya başladım. Dönercide Gömlek gelemediği zaman yerine bakıyordum derken kadrolu oldum. Oradaki ortam acayip komik. Bir abi var hatta aynı köyden çıktık! Onun adı Deli olsun. Gerçekten deli yani herkesle uğraşıyor. Patron onunla kavga ediyor. Hatta bu deli bizden imza topladı. Neymiş efendim patron onu işten atarsa bizde işi bırakacağız diye. Döner kağıdına yazdı patron kağıda bakıp yırttı. Bir ustamız var iyi adam ama fazla samimiyet yersiz ve hadsiz şakalar doğuruyor o yüzden mesafe iyidir. Ustanın yeğeni var usta çırağı benim kardeşimle yaşıt. Onunla biraz gırgır yapıyorduk ondan yemek isteyince sağ olsun bol kepçe koyardı. Üç oğlan garson vardı ikisi besyolu. Biri baya bakınca salyanın akacağı bir tip. Öteki ise ilk gün ite kaka davrandı ikinci gün can ciğer çok çözemedim. Son garson birinci sınıf ama boylu poslu o da güzel çocuk. Harala gürele hareket ediyor bir gün beni ezecek diye ödüm kopuyordu. O hariç herkes ezdi beni çok ilginç. Zaten şenliklerden önce iki besyolu işi bıraktı. Bir ara birinci sınıf olan adı Dalyan olsun o da kayboldu gitti. Şenliklerde anam ölüyordum. Bir saniye durmak yok dön dur pervane gibi. Zaten kocaman döner takmışlardı o gün,  gördüğüm zaman işkillenmeliydim. İşten çık ölmüş bir halde derse git dersten sonra az eylentide durayım derken öldüm. Zakkum vardı ilk gün. Konser alanından çıkmaya çalışırken bir kızı dürttüm yol versin diye şansıma tüküreyim o da Nefret çıktı. Neyse ikinci gün Mustafa Ceceli vardı o da bir şarkı söyledi sonra apar topar kaçtı zaten iki dakika içinde de fırtına koptu. Allahtan yanımda arkadaş vardı da o kalabalıkta ezilip ölmedim. Mayıs 16 dedin mi ben arabayla okula ilk finalime gittim. Artık trafiğe de çıkabilirim.
İşte Benim Kızım 
 Trafik bir canavar daha kazandı. Kamyonlar bile beni solluyor sinirden direksiyonu kemireceğim neredeyse. sonra okul bitti iş bitti derken Bizim Gömlek direksiyon sınavı için bir hafta daha sakaryada kalması gerekti ve ortada kaldı. Gel bizde kal dedim. Bir hafta güldük eğlendik. Sınav günü bizde Sakaryada gezmeye gidecektik zaten yolda yanlış yola sapınca sınava 8 dakika geç kaldık. Ama yolda Gömlek ağlıyor ben yanlış yola döndürene avazım çıktığı kadar bağırıyorum, gaza basıyorum. O gün kaza yapmadıysam ben iyi şoför olmuşum yani. Kızın son hakkıydı almadılar sınava pislikler kız ağlıyor ben ağlıyorum deli oldum. Sonra polis patronum da konuştu yok adamlar nuh diyor başka bişey demiyorlar. PİSLİKLER! Sonra öğrendik ki rapor alırsak hakkı yanmıyor. Akşam koştur koştur rapor aldık polis patroncum sağ olsun. Geçen pazartesi verdik raporu oradan da Gömlek’i terminalden gönderdim. O gün sınava giren herkes kalmış kimse geçememiş. Şimdi Gömlek’in ramazan boyunca pratik yapma şansı oldu. Hakkında hayırlısı. O gün için kahroldum. Neyse bütün arkadaşlarım patır patır evleniyor depresyona girmeye meyliyim. Bunalımdayım dostlar.

26 Mart 2015 Perşembe

Come Back Bayb!


Hep büyük büyük konuşmak yakıyor benim başımı onu anladım sonunda. Neyse döndüm diyemiyorum ama uğramaya çalışacağım. Şimdi size çok güzel havadislerim var. İlk olarak kötüden başlamak istiyorum. Babam yılbaşından sonra araba alacağız diye çenemi kapatmıştı belki anlatmışımdır. Heh işte o konuda bildiğiniz ağzıma s*çıldı. Bakın nisan geldi araba hala yok. Otobüslerle başım hala belada hatta bu dönem çok azla dersime onlar yüzünden gidemedim. Kalacağım bu gidişle hafazanALLAH.

İkinci haberimse hani yüzde on diye dolanıp duruyordum ya buralarda heh işte ona girdim. Birkaç kişiyle konuşup ortalamalarını öğrendikten sonra bayağı hevesim kırıldı kesin giremem diyordum sonra bir baktım ki Allah Allah. Gömlekte girdi hatta bayağı iyi ortalamayla eşek  J
Neyse sonra lanet olası telefonumu değiştirdim! Aldım cillop gibi bir telefon herkeslere telefonum şekil önümden çekil yaptım. Derken geçenlerde bir baktım ki Nankörde de aynı telefon var. Çok takılırım ben bu konulara o yüzden kafamı sıralara vurmaya başladım. Neyse sonra belki anlatmışımdır benim iş muhabbettim vardı ikinci dönem başladı adam demiş ki ben erkek eleman alacağım. Üf dedim lanet adam. Ben sen işe alacaksın diye boş gün bırakmadım. Çünkü okula sadece iş için gitsem yol parası israf olacak günlük on lira fazla bir miktar sonuçta.
Geçenlerde Gömlek aradı garson yok gelsene yardıma dedi. Gittim deli gibi koşturmayla geçti o gün. Neyse sonraki hafta Gömlek evine gitti onun yerine de çalıştım. Bu defa patron memnun olmadığı garsonu kovup yerine beni alacağını söyledi. İyi dedim ama ona da yazık kendimi kötü hissettim. Gömlek ise boşver zaten çalışmıyor senin suçun değil falan dedi. Onun yerine çalıştığım bir hafta boyunca annem babam grip oldu. O hafta kâbus gibiydi. Sabah kalk işe git, işten çık derse git, dersten çık eve gel evi topla yemek hazırla hatta yiyecek bir şeyler al derken g*tüm çıktı. Ama iş yerinde ilk günden sonrası biraz daha kolay geldi. Hatta orada çalışanlardan iki tanesi babamın köyünden çıktı. Orada ortam acayip komik bir abi var mesela sürekli patronla uğraşıyor. Hatta geçen patron ona dayak atarken diğerleri videoya almış. Geçende almış paket kağıdını patron onu işten atarsa bizde işten çıkarız diye yazmış hepimizin adını yazıp tek tek imza aldı bizden.

Bir gün Siyah beni Kılçık Hocanın dersinden kaçırttı. Bizdeki akla bak yani. Adam yanımızda öksürse altımıza yaparız ama kalkıp dersinden kaçtık. Neyse çarşıda az gezdik sonra ben iş yorgunluğuyla dayanamayıp eve gittim. Bir gün de Gömlek kaçırttı gittik gezdik. Sonra kızı tebrik ettim. İşten çıktın ve bu kadar gezip dolaştın bravo dedim. Ben az yürüdüm mü iş sonrası ÖLÜYORUM DOKTOR diye bağırma moduna giriyorum. Babam baktı zorlanıyorum çalışma dedi. E isteklerim var ne yapayım dedim azıcık vazgeç dedi. Ulen ben alırım yavrum evladım demiyor inatla.
Hep ikinci dönem arabayla gideceğimi hayal ettim nasıl yüzümde patladı ben bile anlayamadım. Bir insan üç ayda düzgün araba bulamaz mı? Yakındaki arabaların listesini yapıp verdim eline git bak diye yok dedi gitmedi adam delireceğim. Babam istiyor ki ayağına gelsin öyle alır. Hatta benim buradaki patroncuğum bir araba buldu peugeot başta gitti baktı fiyatta anlaşamadılar. Sonra partroncuğum ayarladı bu defa babam beynimi yedi yok Hyundai i20 istiyordun ondan bulsun söyle abine sen zaten Peugeot sevmiyordun diye. Razıyım git al diyorum yok ille i20 alacak. Senin limitine o araba yok diyorum dinlemiyor adam. Hem ucuz olsun hem güzel olsun hem yeni olsun istiyor. Adama çüş derler efendi! Yakında dolmuşların altına atacağım kendimi. Sonuç olarak açık öğretimden de bir dersten kaldım bu da başarı çünlü hiç çalışmadan girdim.

Arkadaşlarımın hepsi evleniyor bende sendrom yaşarım yakında. Onun haricinde iyiyim okulda yüzde ona girmek bana şimdilik yetti. Şimdi beyin yeme sırası bende. Ben daha ne yapayım hem okuyorum hem başarılı oldum hemde iki üniversite okuyorum birde üstüne çalışmaya başladım ben daha ne yapayım be adam diyorum.

Kafama koydum işaret dilini öğreneceğim, en az bir müzik aletini çalmayı öğreneceğim. Şimdilik yeni hedeflerim bu kadar. Ygs zedelere üzülmemelerini daha lys olduğunu hatırlatarak giderim. Akşama quiz var ders çalışayım azıcık.

7 Ocak 2015 Çarşamba

Yokluğumda Olanları Kısaca Çorba Yaptım Size. .

Döndüüüm..diye höykürmeyi çok isterdim. Bizim sitenin iktidar savaşları son sürat devam ediyor. Oyum internet vaat edenindir!
Geçen bir buçuk hafta Sakarya’daydım. Bir amcamda bir kuzenimde kaldım. Elim sıcak sudan soğuk suya değmedi. Yengem sağ olsun hiç iş yaptırmadı. Ufak tefek işlere yeltendiğimde beni bir kovuşu vardı ki sormayın. İş yapmaya yeltenmeye dahi korktum. Kuzenimin kızı 1.sınıfa başladı ve ödev savaşları o evde de başlamış oldu.
Benim ödev zamanlarım aklıma geldi. Sokağa fırlatılan çanta.. Sobaya tepiştirilen defter kitaplar.. evin bahçesinden toplanan defter ve kalemler.. Tabi ki ben atmıyordum onları. Annemi artık nasıl delirtiyorsam o fırlatıp atardı. Akşam babam işten gelinceye kadar da gidip alamazdım. Anne korkusuna..
Kuzenimin kızı Sarı Boncuk bu durumlara kıyasla mükemmel. Onun problemi derse oturana kadar yokuşa sürmek. Oturduğunda gayet güzel okuyor ve yazıyor. Maşallahı var (41 kere). Birde çocuk daha şimdiden hedef odaklı. Gerçekten okumayı istiyor ve bunun için gayret etmesi gerektiği söylenince oturup uğraşıyor. (çocuğu şöyle bir maşallah diyip okuyup üfleyelim)
Bizim Kılçık hoca vardı ya. Bahsettim mi bilmiyorum. Hani dersinden geçenlerin sayısı kalanların %10u gibi bir şey olan, sınavlarda okkalı soru sormayı seven ve hatta kolay sorup kesin altında bir şey vardır diye gene yapamadığımız hocamız. Adamdan deli gibi korktuğumuz halde nasıl bu kadar çok seviyoruz anlamıyorum. Acaba bu da katiline âşık olma şeysi gibi bir şey mi?
Şimdi sınav haftasında kuzenimin kocası beni her gördüğünde sınavlar nasıl diye soruyordu. Bende hep bu Kılçık hocanın sınavından korkuyorum enişte diyordum. Hatta bu sınavın arifesinde kuzenimde kaldım, oradan gittim sınava. Sınavda aklıma ne geliyorsa mantığıma ne yatıyorsa yazdım. Sınavdan sonra benim bir üst sınıfımda olan lise arkadaşım Kıvırcıkla konuştum ne yaptın ettin diye. Yazdım ama gene puan vermeyecek dedi. İkinciye dersi alıp üstüne kalmak gerçekten kötü insan üzülüyor.

Birde üstüne o arife gecesi kar yağmaya başladı nasıl mutlu oldum anlatamam. Sabahlara kadar internette okul tatil oldu mu diye araştırıp durdum. Sonuç negatif. İlk ve orta öğretimlere tatil ama dağ başındaki okulun öğrencilerine tatil yok. Adaletin bu mu evren? Ama okulda kar gördükçe sevindim durdum. Şu su kıtlığından ötürü yağış oldukça mutlu oluyorum. Ama bu kar sevinci bir başkaydı. Lanet olsun eldivenimi atkımı ve beremi evde unutmuştum. Bu yüzden bir yerlere gitmeyi çok sevmiyorum illa ki bir şeyimi unutuyorum. Karda valizin çekçeği de işe yaramıyor haberiniz olsun. Karda kayıp düşmeden yürümek ve aynı zamanda valizi çekelemek oldukça zor oluyormuş. Hele birde eşek ölüsü ağırlığında valizle dolmuşa binmeye çalışmak ve kimselerinde yardım etmemesi dramı iki katı ağırlaştırıyor. Mesela bu yıl tragedya dersi aldım ve eski yunan tragedyalarından bir iki tane okudum. Tavsiye ederim, şimdi birde komedya alıp okuyacağım. Mitoloji dersi aldım ve müthiş şeyler öğrendim. Mitolojiden sonra Kılçık hocanın dersinde nasıl ateist olunacağını öğrendim. Çünkü adam net bir şekilde inanmıyor ve bazen öyle laflar ediyor ki ulan yoksa? Demeden edemiyor insan. Hatta bir ara kızlara bana şunu açıklayın yoksa ateist olacağım diye beyinlerini yediğim dönemim oldu. Kılçık hocanın dersinde giriş çıkış serbestti ama bir gün abarttılar sanırım. Adam çıldırdı ve ben aha şimdi sıra dayağına çekecek bizi diye tırstım. Oysa tasını tarağını toplayarak sınıfı terk etti. Adamdan o kadar çok korkmaya başladık ki vizede yapamadığımız soruyu quizde tekrar sordu ve biz gene yapamadık. Hatta o quizde bayılacak gibi oldum.

Bir ara Nefret hanım Siyah’ı bensiz yakalayıp ‘’seni hiç yalnız göremiyorum, selam vermiyorsun hiç canım bla bla bla..’’ demiş. Bizim kız da yapıştırmış ‘’sende hiç selam vermiyorsun..’’
Yalnız diyor ki Myna hep yanında. Azıcık salla onu gel yamacıma. O tek kalsın..
Bence böyle düşünüyor. Bende bu kadar komplike biriyim işte. Neyse bu dönem doğru dürüst görmedim onları bu yüzden mutluyum. Bizim bölümün topluluğuna katıldık bir film izledik daha da gidemedik etkinliklere. Orada bir reis kız var beni ortamda bozup duruyordu. Bir şey soruyorum laf koyarak cevap veriyor. Şeytan diyor saçını başını yol yüzü gözü tırnak izi içinde kalsın.


Yılbaşından sonra babam start verdi araba için ama benim tüm umutlarım söndü. Abiyi aradı konuştu. Abi ben zaten kolluyordum bir şey çıksa illa ki arayacaktım seni demiş. Yani bu iş yaş, en azından ben öyle hissediyorum. Hadi İnşallah filmine gittik Siyahla, pizza yedik sonra ben okula çıkıp oradan eve geçtim. Kaderim değişmiyor zalimsin evren! 

28 Aralık 2014 Pazar

Sınav Stresi

Lisenin son yılında tekrar dershaneye gidip biraz da orada dirseklerini çürütmek durumunda olan kızımızın geçmiş okul hayatına bir göz atalım.
Sınavlardan bir haber olmakla meşhurdu.
-Myna çalıştın mı?
+Neye çalıştım mı?
-Edebiyat sınavı var bugün?
+Aa o bugün müydü?
-Senin şu rahatlığına hastayım.
+Ne rahatlığı kızım bilmiyordum. Notları ver az bakayım.
Yahut sınavda kopya çekemediği için cinnet geçirerek zayıf alırdı.
Sınıfta herkes kopya çekmiş ama bir tek ona vermemişlerdi. Herkes yüksek not alarak onun zayıf notuna gülmüşler gibi triplere girerdi. Hiçbir zaman deli gibi ders çalışmamış ve çalışamazdı. Adeta tembel öğrenci modeliydi. Notları hiçbir zaman rezalet derecede değildi. Hep orta halli bir öğrenci olmuştu. Liseye kadar hep takdir ve teşekkür belgesi getirmiş olmanın verdiği beklentiyi lisede karşılayamamamız ve bunun için şöyle bir savunma tezi ortaya koymuştu.
+Baba lisede yok o sistem. Git sor kimse alamıyor. Vermiyorlar çünkü cidden bak.
-Uydurma kızım öyle bir şey yok. Filancanın kızı almış.
+Hangi liseye gidiyor? (Ona göre çamur atacağım sen söyle hele)
-Fişmanca lisesi.
+O lise başka işte onun uygulamasında var. Yakın çevredeki liselere bak inan ki yok. Kimselere vermiyorlar.
-Yürü git şuradan alacağım ayağımın altına seni. Tembelim alamıyorum diyeceğine tüm sistemi abuklaştırıyor.

Bu tezini hiçbir zaman kanıtlayamamış kimseyi buna inandıramamıştı. Belge alan liselilere hasetle bakıp içinden minimum kötü dileklerde bulunmayı ihmal etmemişti.
Hayatının 3/5ini okul dolduruyordu ve bununda yaklaşık %50sine dershane ekleniyordu. Dershane hayatının vazgeçilmezi olmuş gibiydi. İlkokulda liseye hazırlık için gittiği son sene okulundan bir arkadaşıyla aynı dershaneye yazılmışlardı. Aralarında geçen şu diyaloga bir bakın ve anlayın sınavın minnak kafaları nasıl bulandırdığını.
-Myna o kola mideni delecek bir gün. Annem çok kola içersen miden delinir der hep.
+Onca senedir içiyorum hem de deli gibi hala bir şey olmadı.
-Aman neyse. Ne iyi oldu aynı Dershaneye yazıldık beraber ders çalışırız. Okulda da aynı sınıftayız zaten.
+Ya çalışırken ortalığı fethederiz. Sende oturup deli gibi çalışmıyorsun değil mi?
-E yani. Hatta kitaplarım ortada duruyor. Annem iş yapmamı istediğinde kitaplara sarılıyorum dersim var diye.
+Ben öyle yapsam da kanmıyor. Zaten çalışmıyorsun şunu yap sonra oturur çalışırsın diyor.
-Ama sen kaç senedir dershaneye geliyorsun iki kere dinlemiş oluyorsun ondan çalışmadığın halde zayıf not almıyorsun.
+Buradaki hocalarla akraba olacağız neredeyse. Artık içli dışlı olduk hocalarla. Bıktım ama bir daha hazırlık sınıfları haricinde gitmem dershaneye.
-Bende öyle düşünüyorum. Sekizinci sınıfta gidiyoruz, lise sonda giderim bir de üniversite sonda giderim daha da gitmem.
+(o zamanlar KPSS diye bir şey yok tepkimi yadırgama) Üniversite sonda mı?
-Evet ne oldu ki?
+Üniversite sonda gidince neye hazırlık yapacaksın anlamadım?
-İş için olmuyor mu?
+Üniversite grupları için dershane yok diye biliyorum ben Meliscim. Ayrıca iş için sınav yok. ÖSS gibi bir şey yok ne dershanesi? Dershane havası çarptı galiba seni gel hava alalım biraz.
-Ya tamam hemen üstüme gelme. Senin kadar içli dışlı olmadım ki ben dershaneyle. Neyse hava alalım.
Çocuklarımızın sınav maratonundan beyni yanıyor. Sınav maratonunda çocuklarımızın arada nefes almasına eğlenmesine de imkan vermemiz gerekiyor. Toplumsal mesajımızı da verdiğimize göre devam edebiliriz.
Lise son sınıfta gittiği dershanedeki sınıf öğretmeni Bay Türkçeci idi. Hoca oldukça tatlı bir kişiliğe sahip olup kendi mizahına göre şakalaşmayı severdi.
Ön sırada oturan Myna’nın ayağına basıp:
-Myna niye ayağın, ayağımın altında?
+Hocam asıl soru niye ayağınız ayağımın üstünde?
-Sen soktun ayağını ayağımın altına.
Myna gözlerini devirip cevap verme tenezzülünde dahi bulunmadı. Hocaya trip atıyordu.  Hoca gönül almak için bir iki uğraştıktan sonra Myna tav olmuştu.
Günlerden bir karganın b*kunu şey etmeden evvel olan ders için kahvaltı yapmayı kararlaştırdılar. Herkes bir şeyler getirdi veya satın aldı. Hep birlikte güle oynaya yemek yediler. Arada sırada bu tarz etkinlikler üzerlerindeki stresi azaltıyordu. Hatta resim çekilme merasimi dahi yapıldı.

Başka hocalarda da yemek yeme etkinlikleri yapıldı. Dershaneye dışarıdan yiyecek sokmak yasak olmasına rağmen hocaların yardımıyla kaçaklama yemek sokma maceraları yaşadılar.

24 Kasım 2014 Pazartesi

Unutmayın beni lütfen

Bilmiyorum ama nedense birilerinin hayatından bir şeyler yazdıkları her yazıyı büyük heyecanla okuyorum. Nedenini bende bilmiyorum. Öyle haftasonları oturup paparazi programlarını izleyen bir tip değilim aslında. Sanırım insanların hikayelerini merak ediyorum. Geçenlerde dediğim hocamız Kılçık’ın aklından geçenlerden tut hayatının her kırıntısına kadar merak ediyorum. Kediyi merak öldürür dye laf varya o aklıma geldikçe bir tırsıyorum ki sorma. İçgüdüsel bir kedilik var genlerimde diye yani.
Okula gidiş gelişlerim son sürat devam ediyor. O minnak dolmuşlar var ya onun merdivenden minnak rek basamağı oluyor ya. Heh işteo basamakta kapıya 0km mesafede yolculuk ediyorum. Kapı açılacak diye aklım çıkıyor. Şekil değiştirme lüksümde yok ki arkadaş. Okulda felsefe topluluğu var okulda onun etkinliklerine katılmaya çalışıyoruz kızlarla. Geçen hafta da film izleme vardı gittik izledik. Filmi izlerken kendimi kesmek istedim, kahkaha patlamak istedim. Ama yapamadım. Yanımızda hoca da vardı. Kızın deli misin hoşt der diye çekindim. Bizzat felsefeci kırıklığını taşıyorum bünyemde. Filmi izlerken mal izleyici perspektifindeydim. Film bitti çay içerek tartışma kısmı başladı. Gündüzcülerden bir kız başladı konuşmaya. Ulan dedim ben filmi izlememişim dedim. Hiçbir şey görmemişim, görmeyi bırak ben uyumuşum herhalde. Çünkü bön bön bakmışım. Derken bir iki düşüncemi söyleyince evet olabilir dediler.
Egom o anda gökyüzüneydi.
Sonra bilgisayar hocamız ödev verdi blog açın dedi. E benim zaten var dedim olmaz dedi. Olum internetim olsa burada bık bık konuşacağım her gün ne diyorsun sen diyecektim ama sustum. Zaten kimseleri pek okuyamıyorum. Arada net bulup girdiğimde yeni yazılara bakıp bazılarına yorum sıkıştırabiliyorum o kadar. Myna mutsuz. Bilin yani. Araba diye her zamankinden daha çok kendimi yiyorum. Telefon istiyorum. Düzgün telefonum olursa telefondan girip bakarım yaptığım internet paketim ziyan olmaz en azından. Ama taksit kalktığı için alamıyorum. Babam almıyor. İki gündür hadi telefon alalım diye gaz veriyorum ama tık yok yani. Kendimi kesmenin eşiğindeyim. O zengin ismitli gız doğru dürüst okula gelmiyor. Geldiğinde de gene zengin takılan başka kızla kankilil yapıyor. Üzülüyorum vizelerden dönüşte eşek ölüsü olan valizle önünden geçtim. O sırada arabayla yola çıkuyordu. Başka yöne dönüp gitti. İçime o kadar oturdu ki anlatamam. Ben birinin işini görmek için kendi işimi bırakan biriyken hiç iyilik görmüyorum. Karşılık beklediğimden değil! Ama insan dur yardım edeyim demez mi hiç?
Geçen hafta Perşembe günü durakta yağmur rüzgar demeden dolmuş bekliyorum. İlk gittiğimde bir yığın insan olan durakta bir kızla ben kalmıştık ama hala dolmuş yok. Sonra kızı da lüks bir araba gelip aldı. Ben iyice buruklandım derken yanımda durup kampüs mü dedi. Allah dedim anladı o beni. Bindim arabaya giderken kız bizim sitede oturuyormuş ya. Sonra o da ikinci sınıf makine okuyormuş.

 Bana sordu:
Ne okuyorsun?
Felsefe
. . .
Sonra Myna sinir oldu. Derken kız makine diyince karnıma yumruk yedim. Adam haklı yani yani. Sonra aynıyız muhabbeti başladı. İkimizde ikinci sınıf ikinci öğretimiz diye. İçimden b*k öyle dedim. Benim aslında son sınıf olmam lazımdı heheyt hatta bu ikinci üniversitem üçüncü de yolda heyt beeee. Diye kendi içimde coştum. Sonra yol boyunca hayır duası etmekten ağzım yamuldu. Öyle fena havada rahat rahat okula gittim diye. İnerken nezaketten kırılarak çok teşekkürlerimi sundum. Okula yürürken de hayır dualarıma devam ettim. Sonra kantinde hayallere daldım. Araba alırsam kızı da götürürüm okula o da rahat eder. Belki kankitom olur sitede takılırız. Komşu kızı taşındığından beri yalnızım burada. Zaten o da geçen hafta sonu nişanlandı. Çok güzel olmuş bir tek saçı güzel değildi. Makyajı nişanlığı şahaneydi. İçimde öküzler tepişti ağlamak istedim nişanda. Neden böyle olduğumu anlamayarak. O mutlu diye seviniyorum kendi evde kalmışlığıma üzülüyorum galiba. Akranlarım okulu bitirip evleniyor ben hala okuyorum diye sinirim bozuluyor galiba. Diğer arkadaşlarım da nişanlanıyor bu kadar etkilemiyor beni. Bilemiyorum. Bugün okulda tragedya sunacağız Gömlekle dua edin. Şimdilik gidiyorum internetli günlerde görüşmek dileğiyle.

Unutmayın beni lütfen. . .

10 Kasım 2014 Pazartesi

Son Havadisler

İki hafta önce…
Pazartesiyi sel götürdü burada haberiniz var mı a dostlar? Benimde quizim vardı ama baktım sel olmuş her yer okul yok diyerek çalışmadım. Durağa çıkma saatime yarım saat kala haberlerde bangır bangır yolları açtık diyen spikerleri gördüm. Onlara içten içe sövdüm. Koşarak okula hazırlandım. Koşar adım durağa gittim ve durağın oradaki küçük çaplı sele kapılmamak için yolun oldukça kenarında bekledim. Gelen geçen adi kamyoncuların o kornalarını en münasip yerlerine monte etmek istedim. Dudaklarımda okkalı küfürler mırıldanırken dolmuş geldi.gene kapının dibindeki ufazcık boşluğa sığışmaya çalışarak bindim.
Şoförde tombiş bir şey gözler fıldır fıldır yolda bir sağa bir sola bakıyor. Okulun içinde ilk durakta inenler ve para üstü bekleyenlerden kuyruk oldu. Adam inin bozuk para gelsin vereceğim dedi. Sonra bozuk para bulamadı, yirmi lira bozuğu olan dedi. Bende vardı verdim. Sonraki durakta da aynı tantana yaşandı. Bu defa ben 50 lira verdim birkaç kişi daha 50  verdi ama kimse 5lira vererek arabadan inme şansına nail olamadı. Sonra şoför dönüp:
‘’Daha büyük paranız yok muydu? Gönderin daha büyük para’’ diye sitem etti. Sonra neyse bana verdi bozuk para hemen atladım okulun önünde. Yoksa son durağa kadar götürcekti bizi orada ara üstü verip naş naş diyecekti.
Sınıfa gittim apar topar notları çıkardım okumaya başladım. Güvendim yağmurlara ama olmadı işte quiz neredeyse yüzümde patlayacaktı. Sonra asistan geldi quiz yapmaya ve kitap açık olacak dedi. Biz hemen göbek atmalara başladık. Sonra durun lan kitap açık diyorsa kesin oradan yapamayacağımız bir şeydir diye triplere girdik bu defa da. Neyse ki kitapta olan birşeyi sordu ama gel görki kitaba baka baka eksik yaptık soruyu. Salaklığımıza doyamıyoruz. Bir şeyin kaç türü olduğunu sordu ve kitapta da birinci şu ikinci bu üçüncü şöyle dördüncü böyle yazıyor, ama o salak beşinciyi beş diye demememiş mal kitap. Aslında mal olan aristoteles hep onun yüzünden. Tuz buz olmuş kemikleri sızlmış mıdır halimize? Hiç sanmıyorum hahaha salaklar kuyuya bir taş attım 40 akıllı onunla uğraşın durun diye ya yukardan ya aşağıdan kahkaha atıyordur. Yani sonuç itibariyle okula sadece on dakikalık aptal sınav için gitmiş oldum.
Bir hafta önce…
Gene sakin bir pazartesi çıktım yola okula gitme umuduyla. Derken gelen iki dolmuşta bana hayaletmişim gibi davranarak durmadan çekip gitti. Bir dersimi kaçırmış bulundum. Sonra akşam başka ders var diye bir saat bekleyerek diğer dolmuşa bindim ve okula gittim. Kaçırdığım ders henüz bitmemişti ve okulda bizim kızlardan kimse yok. Kantin hınca hınç dolu. Kantine girdim boş masa umuduyla göz gezdirdim. I ıh boş masa yok arkanı dön ve çık. Çıktım okul binasına girdim bir iki dolandım tekrar kanitne girerek şansımı denemek istedim. Sonuç aynı arkanı dön ve çık. Üçüncüye gitmek için oldukça oyalandım mal mal dikildim sokakta. Çünkü ikidir girip bakınıp mal gibi geri döndüğümde çok baktılar. Kesin salağa bak dediler diye utandım. Son denemem başarılı oldu. Tam kalkan birileri vardı ve ben çöktüm hemen o masaya. Sonra ders bitti kızlar geldi yanıma falan filan. Akşamki dersi bekledik derste bize yeni hoca vermişler, adam bizimle konuşmak muhabbet etmek için yırtındı. Okulda kalmayı düşünen var mı? Erasmus düşünen? Dese de ses vermedim çünkü sınıfta o konulara girmek istemedim malum rakibiz.
Bu arada Siyah ve benim yeni kankitomuz oldu. Bu deyim tamamiyle Siyah’a ait onu söyleyeyim. Kızımız Rizeli hazırlık okumuş ilk yıldan tanışıyorum onunla, sonra ne olduysa oldu birden samimi oluverdik. Hatta onun yurdu amcamların evine yakın bazen oraya gidiyorum. İşte pazartesi o derste bitince Siyahla Rizeli kızımız hadi kumpir yiyeylim diye coştular sonra soluğu çarşıda aldık. O gece Siyahta kaldım ama yatağa sığamadık, b,r ara kalktı salona gitti sonra döndü ayak ucuma yattı. Sabah onun dersi benden erkendi o gitti. Bende ev arkadaşlarıyla kahvaltı ettim sohbet ettim.
Kendime yarım topuklu çizme almıştım onlarla Siyahların evden durağa giderken düştüm. Yani bir bakıma bian da zeybek oynamaya karar verdim. Bir dizim yerde kollar açılmış vaziyette buldum kendimi. Millet iyi misin derken saçımla yüzümü gizleyerek iyiyim diye kaçtım oradan. Paldır küldür derse girdim sonra okulda mal mal diğer dersi bekledim. Üç gün üst üste quiz olduk.


Şuan vize haftasındayım ama ben saldım kendimi. Bugün en baba hocanın sınavı var hemde ama bende bir relax olma durumu. Hayırlara gelsin yoksa bende tükendim :O yok yok olsa olsa ben soğuk almışımdır gece üstüm açık uyumuşumdur, uyurken kafamın üstüne düşmüşümdür. Bana anca böyle şeyler olabilir. Evde anneme tükendim desem terlikle şarj eder beni, yani hiç şansım yok. Neyse şimdilik bu kadar