26 Mart 2015 Perşembe

Come Back Bayb!


Hep büyük büyük konuşmak yakıyor benim başımı onu anladım sonunda. Neyse döndüm diyemiyorum ama uğramaya çalışacağım. Şimdi size çok güzel havadislerim var. İlk olarak kötüden başlamak istiyorum. Babam yılbaşından sonra araba alacağız diye çenemi kapatmıştı belki anlatmışımdır. Heh işte o konuda bildiğiniz ağzıma s*çıldı. Bakın nisan geldi araba hala yok. Otobüslerle başım hala belada hatta bu dönem çok azla dersime onlar yüzünden gidemedim. Kalacağım bu gidişle hafazanALLAH.

İkinci haberimse hani yüzde on diye dolanıp duruyordum ya buralarda heh işte ona girdim. Birkaç kişiyle konuşup ortalamalarını öğrendikten sonra bayağı hevesim kırıldı kesin giremem diyordum sonra bir baktım ki Allah Allah. Gömlekte girdi hatta bayağı iyi ortalamayla eşek  J
Neyse sonra lanet olası telefonumu değiştirdim! Aldım cillop gibi bir telefon herkeslere telefonum şekil önümden çekil yaptım. Derken geçenlerde bir baktım ki Nankörde de aynı telefon var. Çok takılırım ben bu konulara o yüzden kafamı sıralara vurmaya başladım. Neyse sonra belki anlatmışımdır benim iş muhabbettim vardı ikinci dönem başladı adam demiş ki ben erkek eleman alacağım. Üf dedim lanet adam. Ben sen işe alacaksın diye boş gün bırakmadım. Çünkü okula sadece iş için gitsem yol parası israf olacak günlük on lira fazla bir miktar sonuçta.
Geçenlerde Gömlek aradı garson yok gelsene yardıma dedi. Gittim deli gibi koşturmayla geçti o gün. Neyse sonraki hafta Gömlek evine gitti onun yerine de çalıştım. Bu defa patron memnun olmadığı garsonu kovup yerine beni alacağını söyledi. İyi dedim ama ona da yazık kendimi kötü hissettim. Gömlek ise boşver zaten çalışmıyor senin suçun değil falan dedi. Onun yerine çalıştığım bir hafta boyunca annem babam grip oldu. O hafta kâbus gibiydi. Sabah kalk işe git, işten çık derse git, dersten çık eve gel evi topla yemek hazırla hatta yiyecek bir şeyler al derken g*tüm çıktı. Ama iş yerinde ilk günden sonrası biraz daha kolay geldi. Hatta orada çalışanlardan iki tanesi babamın köyünden çıktı. Orada ortam acayip komik bir abi var mesela sürekli patronla uğraşıyor. Hatta geçen patron ona dayak atarken diğerleri videoya almış. Geçende almış paket kağıdını patron onu işten atarsa bizde işten çıkarız diye yazmış hepimizin adını yazıp tek tek imza aldı bizden.

Bir gün Siyah beni Kılçık Hocanın dersinden kaçırttı. Bizdeki akla bak yani. Adam yanımızda öksürse altımıza yaparız ama kalkıp dersinden kaçtık. Neyse çarşıda az gezdik sonra ben iş yorgunluğuyla dayanamayıp eve gittim. Bir gün de Gömlek kaçırttı gittik gezdik. Sonra kızı tebrik ettim. İşten çıktın ve bu kadar gezip dolaştın bravo dedim. Ben az yürüdüm mü iş sonrası ÖLÜYORUM DOKTOR diye bağırma moduna giriyorum. Babam baktı zorlanıyorum çalışma dedi. E isteklerim var ne yapayım dedim azıcık vazgeç dedi. Ulen ben alırım yavrum evladım demiyor inatla.
Hep ikinci dönem arabayla gideceğimi hayal ettim nasıl yüzümde patladı ben bile anlayamadım. Bir insan üç ayda düzgün araba bulamaz mı? Yakındaki arabaların listesini yapıp verdim eline git bak diye yok dedi gitmedi adam delireceğim. Babam istiyor ki ayağına gelsin öyle alır. Hatta benim buradaki patroncuğum bir araba buldu peugeot başta gitti baktı fiyatta anlaşamadılar. Sonra partroncuğum ayarladı bu defa babam beynimi yedi yok Hyundai i20 istiyordun ondan bulsun söyle abine sen zaten Peugeot sevmiyordun diye. Razıyım git al diyorum yok ille i20 alacak. Senin limitine o araba yok diyorum dinlemiyor adam. Hem ucuz olsun hem güzel olsun hem yeni olsun istiyor. Adama çüş derler efendi! Yakında dolmuşların altına atacağım kendimi. Sonuç olarak açık öğretimden de bir dersten kaldım bu da başarı çünlü hiç çalışmadan girdim.

Arkadaşlarımın hepsi evleniyor bende sendrom yaşarım yakında. Onun haricinde iyiyim okulda yüzde ona girmek bana şimdilik yetti. Şimdi beyin yeme sırası bende. Ben daha ne yapayım hem okuyorum hem başarılı oldum hemde iki üniversite okuyorum birde üstüne çalışmaya başladım ben daha ne yapayım be adam diyorum.

Kafama koydum işaret dilini öğreneceğim, en az bir müzik aletini çalmayı öğreneceğim. Şimdilik yeni hedeflerim bu kadar. Ygs zedelere üzülmemelerini daha lys olduğunu hatırlatarak giderim. Akşama quiz var ders çalışayım azıcık.

7 Ocak 2015 Çarşamba

Yokluğumda Olanları Kısaca Çorba Yaptım Size. .

Döndüüüm..diye höykürmeyi çok isterdim. Bizim sitenin iktidar savaşları son sürat devam ediyor. Oyum internet vaat edenindir!
Geçen bir buçuk hafta Sakarya’daydım. Bir amcamda bir kuzenimde kaldım. Elim sıcak sudan soğuk suya değmedi. Yengem sağ olsun hiç iş yaptırmadı. Ufak tefek işlere yeltendiğimde beni bir kovuşu vardı ki sormayın. İş yapmaya yeltenmeye dahi korktum. Kuzenimin kızı 1.sınıfa başladı ve ödev savaşları o evde de başlamış oldu.
Benim ödev zamanlarım aklıma geldi. Sokağa fırlatılan çanta.. Sobaya tepiştirilen defter kitaplar.. evin bahçesinden toplanan defter ve kalemler.. Tabi ki ben atmıyordum onları. Annemi artık nasıl delirtiyorsam o fırlatıp atardı. Akşam babam işten gelinceye kadar da gidip alamazdım. Anne korkusuna..
Kuzenimin kızı Sarı Boncuk bu durumlara kıyasla mükemmel. Onun problemi derse oturana kadar yokuşa sürmek. Oturduğunda gayet güzel okuyor ve yazıyor. Maşallahı var (41 kere). Birde çocuk daha şimdiden hedef odaklı. Gerçekten okumayı istiyor ve bunun için gayret etmesi gerektiği söylenince oturup uğraşıyor. (çocuğu şöyle bir maşallah diyip okuyup üfleyelim)
Bizim Kılçık hoca vardı ya. Bahsettim mi bilmiyorum. Hani dersinden geçenlerin sayısı kalanların %10u gibi bir şey olan, sınavlarda okkalı soru sormayı seven ve hatta kolay sorup kesin altında bir şey vardır diye gene yapamadığımız hocamız. Adamdan deli gibi korktuğumuz halde nasıl bu kadar çok seviyoruz anlamıyorum. Acaba bu da katiline âşık olma şeysi gibi bir şey mi?
Şimdi sınav haftasında kuzenimin kocası beni her gördüğünde sınavlar nasıl diye soruyordu. Bende hep bu Kılçık hocanın sınavından korkuyorum enişte diyordum. Hatta bu sınavın arifesinde kuzenimde kaldım, oradan gittim sınava. Sınavda aklıma ne geliyorsa mantığıma ne yatıyorsa yazdım. Sınavdan sonra benim bir üst sınıfımda olan lise arkadaşım Kıvırcıkla konuştum ne yaptın ettin diye. Yazdım ama gene puan vermeyecek dedi. İkinciye dersi alıp üstüne kalmak gerçekten kötü insan üzülüyor.

Birde üstüne o arife gecesi kar yağmaya başladı nasıl mutlu oldum anlatamam. Sabahlara kadar internette okul tatil oldu mu diye araştırıp durdum. Sonuç negatif. İlk ve orta öğretimlere tatil ama dağ başındaki okulun öğrencilerine tatil yok. Adaletin bu mu evren? Ama okulda kar gördükçe sevindim durdum. Şu su kıtlığından ötürü yağış oldukça mutlu oluyorum. Ama bu kar sevinci bir başkaydı. Lanet olsun eldivenimi atkımı ve beremi evde unutmuştum. Bu yüzden bir yerlere gitmeyi çok sevmiyorum illa ki bir şeyimi unutuyorum. Karda valizin çekçeği de işe yaramıyor haberiniz olsun. Karda kayıp düşmeden yürümek ve aynı zamanda valizi çekelemek oldukça zor oluyormuş. Hele birde eşek ölüsü ağırlığında valizle dolmuşa binmeye çalışmak ve kimselerinde yardım etmemesi dramı iki katı ağırlaştırıyor. Mesela bu yıl tragedya dersi aldım ve eski yunan tragedyalarından bir iki tane okudum. Tavsiye ederim, şimdi birde komedya alıp okuyacağım. Mitoloji dersi aldım ve müthiş şeyler öğrendim. Mitolojiden sonra Kılçık hocanın dersinde nasıl ateist olunacağını öğrendim. Çünkü adam net bir şekilde inanmıyor ve bazen öyle laflar ediyor ki ulan yoksa? Demeden edemiyor insan. Hatta bir ara kızlara bana şunu açıklayın yoksa ateist olacağım diye beyinlerini yediğim dönemim oldu. Kılçık hocanın dersinde giriş çıkış serbestti ama bir gün abarttılar sanırım. Adam çıldırdı ve ben aha şimdi sıra dayağına çekecek bizi diye tırstım. Oysa tasını tarağını toplayarak sınıfı terk etti. Adamdan o kadar çok korkmaya başladık ki vizede yapamadığımız soruyu quizde tekrar sordu ve biz gene yapamadık. Hatta o quizde bayılacak gibi oldum.

Bir ara Nefret hanım Siyah’ı bensiz yakalayıp ‘’seni hiç yalnız göremiyorum, selam vermiyorsun hiç canım bla bla bla..’’ demiş. Bizim kız da yapıştırmış ‘’sende hiç selam vermiyorsun..’’
Yalnız diyor ki Myna hep yanında. Azıcık salla onu gel yamacıma. O tek kalsın..
Bence böyle düşünüyor. Bende bu kadar komplike biriyim işte. Neyse bu dönem doğru dürüst görmedim onları bu yüzden mutluyum. Bizim bölümün topluluğuna katıldık bir film izledik daha da gidemedik etkinliklere. Orada bir reis kız var beni ortamda bozup duruyordu. Bir şey soruyorum laf koyarak cevap veriyor. Şeytan diyor saçını başını yol yüzü gözü tırnak izi içinde kalsın.


Yılbaşından sonra babam start verdi araba için ama benim tüm umutlarım söndü. Abiyi aradı konuştu. Abi ben zaten kolluyordum bir şey çıksa illa ki arayacaktım seni demiş. Yani bu iş yaş, en azından ben öyle hissediyorum. Hadi İnşallah filmine gittik Siyahla, pizza yedik sonra ben okula çıkıp oradan eve geçtim. Kaderim değişmiyor zalimsin evren! 

28 Aralık 2014 Pazar

Sınav Stresi

Lisenin son yılında tekrar dershaneye gidip biraz da orada dirseklerini çürütmek durumunda olan kızımızın geçmiş okul hayatına bir göz atalım.
Sınavlardan bir haber olmakla meşhurdu.
-Myna çalıştın mı?
+Neye çalıştım mı?
-Edebiyat sınavı var bugün?
+Aa o bugün müydü?
-Senin şu rahatlığına hastayım.
+Ne rahatlığı kızım bilmiyordum. Notları ver az bakayım.
Yahut sınavda kopya çekemediği için cinnet geçirerek zayıf alırdı.
Sınıfta herkes kopya çekmiş ama bir tek ona vermemişlerdi. Herkes yüksek not alarak onun zayıf notuna gülmüşler gibi triplere girerdi. Hiçbir zaman deli gibi ders çalışmamış ve çalışamazdı. Adeta tembel öğrenci modeliydi. Notları hiçbir zaman rezalet derecede değildi. Hep orta halli bir öğrenci olmuştu. Liseye kadar hep takdir ve teşekkür belgesi getirmiş olmanın verdiği beklentiyi lisede karşılayamamamız ve bunun için şöyle bir savunma tezi ortaya koymuştu.
+Baba lisede yok o sistem. Git sor kimse alamıyor. Vermiyorlar çünkü cidden bak.
-Uydurma kızım öyle bir şey yok. Filancanın kızı almış.
+Hangi liseye gidiyor? (Ona göre çamur atacağım sen söyle hele)
-Fişmanca lisesi.
+O lise başka işte onun uygulamasında var. Yakın çevredeki liselere bak inan ki yok. Kimselere vermiyorlar.
-Yürü git şuradan alacağım ayağımın altına seni. Tembelim alamıyorum diyeceğine tüm sistemi abuklaştırıyor.

Bu tezini hiçbir zaman kanıtlayamamış kimseyi buna inandıramamıştı. Belge alan liselilere hasetle bakıp içinden minimum kötü dileklerde bulunmayı ihmal etmemişti.
Hayatının 3/5ini okul dolduruyordu ve bununda yaklaşık %50sine dershane ekleniyordu. Dershane hayatının vazgeçilmezi olmuş gibiydi. İlkokulda liseye hazırlık için gittiği son sene okulundan bir arkadaşıyla aynı dershaneye yazılmışlardı. Aralarında geçen şu diyaloga bir bakın ve anlayın sınavın minnak kafaları nasıl bulandırdığını.
-Myna o kola mideni delecek bir gün. Annem çok kola içersen miden delinir der hep.
+Onca senedir içiyorum hem de deli gibi hala bir şey olmadı.
-Aman neyse. Ne iyi oldu aynı Dershaneye yazıldık beraber ders çalışırız. Okulda da aynı sınıftayız zaten.
+Ya çalışırken ortalığı fethederiz. Sende oturup deli gibi çalışmıyorsun değil mi?
-E yani. Hatta kitaplarım ortada duruyor. Annem iş yapmamı istediğinde kitaplara sarılıyorum dersim var diye.
+Ben öyle yapsam da kanmıyor. Zaten çalışmıyorsun şunu yap sonra oturur çalışırsın diyor.
-Ama sen kaç senedir dershaneye geliyorsun iki kere dinlemiş oluyorsun ondan çalışmadığın halde zayıf not almıyorsun.
+Buradaki hocalarla akraba olacağız neredeyse. Artık içli dışlı olduk hocalarla. Bıktım ama bir daha hazırlık sınıfları haricinde gitmem dershaneye.
-Bende öyle düşünüyorum. Sekizinci sınıfta gidiyoruz, lise sonda giderim bir de üniversite sonda giderim daha da gitmem.
+(o zamanlar KPSS diye bir şey yok tepkimi yadırgama) Üniversite sonda mı?
-Evet ne oldu ki?
+Üniversite sonda gidince neye hazırlık yapacaksın anlamadım?
-İş için olmuyor mu?
+Üniversite grupları için dershane yok diye biliyorum ben Meliscim. Ayrıca iş için sınav yok. ÖSS gibi bir şey yok ne dershanesi? Dershane havası çarptı galiba seni gel hava alalım biraz.
-Ya tamam hemen üstüme gelme. Senin kadar içli dışlı olmadım ki ben dershaneyle. Neyse hava alalım.
Çocuklarımızın sınav maratonundan beyni yanıyor. Sınav maratonunda çocuklarımızın arada nefes almasına eğlenmesine de imkan vermemiz gerekiyor. Toplumsal mesajımızı da verdiğimize göre devam edebiliriz.
Lise son sınıfta gittiği dershanedeki sınıf öğretmeni Bay Türkçeci idi. Hoca oldukça tatlı bir kişiliğe sahip olup kendi mizahına göre şakalaşmayı severdi.
Ön sırada oturan Myna’nın ayağına basıp:
-Myna niye ayağın, ayağımın altında?
+Hocam asıl soru niye ayağınız ayağımın üstünde?
-Sen soktun ayağını ayağımın altına.
Myna gözlerini devirip cevap verme tenezzülünde dahi bulunmadı. Hocaya trip atıyordu.  Hoca gönül almak için bir iki uğraştıktan sonra Myna tav olmuştu.
Günlerden bir karganın b*kunu şey etmeden evvel olan ders için kahvaltı yapmayı kararlaştırdılar. Herkes bir şeyler getirdi veya satın aldı. Hep birlikte güle oynaya yemek yediler. Arada sırada bu tarz etkinlikler üzerlerindeki stresi azaltıyordu. Hatta resim çekilme merasimi dahi yapıldı.

Başka hocalarda da yemek yeme etkinlikleri yapıldı. Dershaneye dışarıdan yiyecek sokmak yasak olmasına rağmen hocaların yardımıyla kaçaklama yemek sokma maceraları yaşadılar.

24 Kasım 2014 Pazartesi

Unutmayın beni lütfen

Bilmiyorum ama nedense birilerinin hayatından bir şeyler yazdıkları her yazıyı büyük heyecanla okuyorum. Nedenini bende bilmiyorum. Öyle haftasonları oturup paparazi programlarını izleyen bir tip değilim aslında. Sanırım insanların hikayelerini merak ediyorum. Geçenlerde dediğim hocamız Kılçık’ın aklından geçenlerden tut hayatının her kırıntısına kadar merak ediyorum. Kediyi merak öldürür dye laf varya o aklıma geldikçe bir tırsıyorum ki sorma. İçgüdüsel bir kedilik var genlerimde diye yani.
Okula gidiş gelişlerim son sürat devam ediyor. O minnak dolmuşlar var ya onun merdivenden minnak rek basamağı oluyor ya. Heh işteo basamakta kapıya 0km mesafede yolculuk ediyorum. Kapı açılacak diye aklım çıkıyor. Şekil değiştirme lüksümde yok ki arkadaş. Okulda felsefe topluluğu var okulda onun etkinliklerine katılmaya çalışıyoruz kızlarla. Geçen hafta da film izleme vardı gittik izledik. Filmi izlerken kendimi kesmek istedim, kahkaha patlamak istedim. Ama yapamadım. Yanımızda hoca da vardı. Kızın deli misin hoşt der diye çekindim. Bizzat felsefeci kırıklığını taşıyorum bünyemde. Filmi izlerken mal izleyici perspektifindeydim. Film bitti çay içerek tartışma kısmı başladı. Gündüzcülerden bir kız başladı konuşmaya. Ulan dedim ben filmi izlememişim dedim. Hiçbir şey görmemişim, görmeyi bırak ben uyumuşum herhalde. Çünkü bön bön bakmışım. Derken bir iki düşüncemi söyleyince evet olabilir dediler.
Egom o anda gökyüzüneydi.
Sonra bilgisayar hocamız ödev verdi blog açın dedi. E benim zaten var dedim olmaz dedi. Olum internetim olsa burada bık bık konuşacağım her gün ne diyorsun sen diyecektim ama sustum. Zaten kimseleri pek okuyamıyorum. Arada net bulup girdiğimde yeni yazılara bakıp bazılarına yorum sıkıştırabiliyorum o kadar. Myna mutsuz. Bilin yani. Araba diye her zamankinden daha çok kendimi yiyorum. Telefon istiyorum. Düzgün telefonum olursa telefondan girip bakarım yaptığım internet paketim ziyan olmaz en azından. Ama taksit kalktığı için alamıyorum. Babam almıyor. İki gündür hadi telefon alalım diye gaz veriyorum ama tık yok yani. Kendimi kesmenin eşiğindeyim. O zengin ismitli gız doğru dürüst okula gelmiyor. Geldiğinde de gene zengin takılan başka kızla kankilil yapıyor. Üzülüyorum vizelerden dönüşte eşek ölüsü olan valizle önünden geçtim. O sırada arabayla yola çıkuyordu. Başka yöne dönüp gitti. İçime o kadar oturdu ki anlatamam. Ben birinin işini görmek için kendi işimi bırakan biriyken hiç iyilik görmüyorum. Karşılık beklediğimden değil! Ama insan dur yardım edeyim demez mi hiç?
Geçen hafta Perşembe günü durakta yağmur rüzgar demeden dolmuş bekliyorum. İlk gittiğimde bir yığın insan olan durakta bir kızla ben kalmıştık ama hala dolmuş yok. Sonra kızı da lüks bir araba gelip aldı. Ben iyice buruklandım derken yanımda durup kampüs mü dedi. Allah dedim anladı o beni. Bindim arabaya giderken kız bizim sitede oturuyormuş ya. Sonra o da ikinci sınıf makine okuyormuş.

 Bana sordu:
Ne okuyorsun?
Felsefe
. . .
Sonra Myna sinir oldu. Derken kız makine diyince karnıma yumruk yedim. Adam haklı yani yani. Sonra aynıyız muhabbeti başladı. İkimizde ikinci sınıf ikinci öğretimiz diye. İçimden b*k öyle dedim. Benim aslında son sınıf olmam lazımdı heheyt hatta bu ikinci üniversitem üçüncü de yolda heyt beeee. Diye kendi içimde coştum. Sonra yol boyunca hayır duası etmekten ağzım yamuldu. Öyle fena havada rahat rahat okula gittim diye. İnerken nezaketten kırılarak çok teşekkürlerimi sundum. Okula yürürken de hayır dualarıma devam ettim. Sonra kantinde hayallere daldım. Araba alırsam kızı da götürürüm okula o da rahat eder. Belki kankitom olur sitede takılırız. Komşu kızı taşındığından beri yalnızım burada. Zaten o da geçen hafta sonu nişanlandı. Çok güzel olmuş bir tek saçı güzel değildi. Makyajı nişanlığı şahaneydi. İçimde öküzler tepişti ağlamak istedim nişanda. Neden böyle olduğumu anlamayarak. O mutlu diye seviniyorum kendi evde kalmışlığıma üzülüyorum galiba. Akranlarım okulu bitirip evleniyor ben hala okuyorum diye sinirim bozuluyor galiba. Diğer arkadaşlarım da nişanlanıyor bu kadar etkilemiyor beni. Bilemiyorum. Bugün okulda tragedya sunacağız Gömlekle dua edin. Şimdilik gidiyorum internetli günlerde görüşmek dileğiyle.

Unutmayın beni lütfen. . .

10 Kasım 2014 Pazartesi

Son Havadisler

İki hafta önce…
Pazartesiyi sel götürdü burada haberiniz var mı a dostlar? Benimde quizim vardı ama baktım sel olmuş her yer okul yok diyerek çalışmadım. Durağa çıkma saatime yarım saat kala haberlerde bangır bangır yolları açtık diyen spikerleri gördüm. Onlara içten içe sövdüm. Koşarak okula hazırlandım. Koşar adım durağa gittim ve durağın oradaki küçük çaplı sele kapılmamak için yolun oldukça kenarında bekledim. Gelen geçen adi kamyoncuların o kornalarını en münasip yerlerine monte etmek istedim. Dudaklarımda okkalı küfürler mırıldanırken dolmuş geldi.gene kapının dibindeki ufazcık boşluğa sığışmaya çalışarak bindim.
Şoförde tombiş bir şey gözler fıldır fıldır yolda bir sağa bir sola bakıyor. Okulun içinde ilk durakta inenler ve para üstü bekleyenlerden kuyruk oldu. Adam inin bozuk para gelsin vereceğim dedi. Sonra bozuk para bulamadı, yirmi lira bozuğu olan dedi. Bende vardı verdim. Sonraki durakta da aynı tantana yaşandı. Bu defa ben 50 lira verdim birkaç kişi daha 50  verdi ama kimse 5lira vererek arabadan inme şansına nail olamadı. Sonra şoför dönüp:
‘’Daha büyük paranız yok muydu? Gönderin daha büyük para’’ diye sitem etti. Sonra neyse bana verdi bozuk para hemen atladım okulun önünde. Yoksa son durağa kadar götürcekti bizi orada ara üstü verip naş naş diyecekti.
Sınıfa gittim apar topar notları çıkardım okumaya başladım. Güvendim yağmurlara ama olmadı işte quiz neredeyse yüzümde patlayacaktı. Sonra asistan geldi quiz yapmaya ve kitap açık olacak dedi. Biz hemen göbek atmalara başladık. Sonra durun lan kitap açık diyorsa kesin oradan yapamayacağımız bir şeydir diye triplere girdik bu defa da. Neyse ki kitapta olan birşeyi sordu ama gel görki kitaba baka baka eksik yaptık soruyu. Salaklığımıza doyamıyoruz. Bir şeyin kaç türü olduğunu sordu ve kitapta da birinci şu ikinci bu üçüncü şöyle dördüncü böyle yazıyor, ama o salak beşinciyi beş diye demememiş mal kitap. Aslında mal olan aristoteles hep onun yüzünden. Tuz buz olmuş kemikleri sızlmış mıdır halimize? Hiç sanmıyorum hahaha salaklar kuyuya bir taş attım 40 akıllı onunla uğraşın durun diye ya yukardan ya aşağıdan kahkaha atıyordur. Yani sonuç itibariyle okula sadece on dakikalık aptal sınav için gitmiş oldum.
Bir hafta önce…
Gene sakin bir pazartesi çıktım yola okula gitme umuduyla. Derken gelen iki dolmuşta bana hayaletmişim gibi davranarak durmadan çekip gitti. Bir dersimi kaçırmış bulundum. Sonra akşam başka ders var diye bir saat bekleyerek diğer dolmuşa bindim ve okula gittim. Kaçırdığım ders henüz bitmemişti ve okulda bizim kızlardan kimse yok. Kantin hınca hınç dolu. Kantine girdim boş masa umuduyla göz gezdirdim. I ıh boş masa yok arkanı dön ve çık. Çıktım okul binasına girdim bir iki dolandım tekrar kanitne girerek şansımı denemek istedim. Sonuç aynı arkanı dön ve çık. Üçüncüye gitmek için oldukça oyalandım mal mal dikildim sokakta. Çünkü ikidir girip bakınıp mal gibi geri döndüğümde çok baktılar. Kesin salağa bak dediler diye utandım. Son denemem başarılı oldu. Tam kalkan birileri vardı ve ben çöktüm hemen o masaya. Sonra ders bitti kızlar geldi yanıma falan filan. Akşamki dersi bekledik derste bize yeni hoca vermişler, adam bizimle konuşmak muhabbet etmek için yırtındı. Okulda kalmayı düşünen var mı? Erasmus düşünen? Dese de ses vermedim çünkü sınıfta o konulara girmek istemedim malum rakibiz.
Bu arada Siyah ve benim yeni kankitomuz oldu. Bu deyim tamamiyle Siyah’a ait onu söyleyeyim. Kızımız Rizeli hazırlık okumuş ilk yıldan tanışıyorum onunla, sonra ne olduysa oldu birden samimi oluverdik. Hatta onun yurdu amcamların evine yakın bazen oraya gidiyorum. İşte pazartesi o derste bitince Siyahla Rizeli kızımız hadi kumpir yiyeylim diye coştular sonra soluğu çarşıda aldık. O gece Siyahta kaldım ama yatağa sığamadık, b,r ara kalktı salona gitti sonra döndü ayak ucuma yattı. Sabah onun dersi benden erkendi o gitti. Bende ev arkadaşlarıyla kahvaltı ettim sohbet ettim.
Kendime yarım topuklu çizme almıştım onlarla Siyahların evden durağa giderken düştüm. Yani bir bakıma bian da zeybek oynamaya karar verdim. Bir dizim yerde kollar açılmış vaziyette buldum kendimi. Millet iyi misin derken saçımla yüzümü gizleyerek iyiyim diye kaçtım oradan. Paldır küldür derse girdim sonra okulda mal mal diğer dersi bekledim. Üç gün üst üste quiz olduk.


Şuan vize haftasındayım ama ben saldım kendimi. Bugün en baba hocanın sınavı var hemde ama bende bir relax olma durumu. Hayırlara gelsin yoksa bende tükendim :O yok yok olsa olsa ben soğuk almışımdır gece üstüm açık uyumuşumdur, uyurken kafamın üstüne düşmüşümdür. Bana anca böyle şeyler olabilir. Evde anneme tükendim desem terlikle şarj eder beni, yani hiç şansım yok. Neyse şimdilik bu kadar 

23 Ekim 2014 Perşembe

Yar Saçların Ne Öyle?

Merhaba canım blogumun güzel üyeleri. Neler oldu neler. Sanırım son yazılarımda hep böyle başlar oldum. İnan bunun sebebi internetsizlik. Kendimi internet kablolarıyla asacağım en sonunda.
Geçen haftamda servisten bir arkadaşla iş görüşmesi yaptık. Bana fırsat sondu ama lanet olsun ki şu internetim ve otobüsle ulaşım sıkıntım olduğu için kabul edemedim. Orada da bu blogtan çok konuştum bilmiyorum okuyorlar mı? Okuyorlarsa şuan gülümsüyorlar mı?
Neyse şimdi dolmuşla ilgili bir şey var aklımda onu yazmak istiyorum. Okulun ilk haftasında gördüm onu. Hep gözlerim ona kayıp durdu, durup durup baktım. Aşık falan olmadım saçmalama! Saçı. . . hani Alacakaranlıkta Edward varya heh işte onunla Wolverin arasında gidip gelen bir saç modeli vardı. Çizgi filmlerde kötü bilim adamları olur ya tepesi açılmış yanlarının da oldukça kabarmış yada havaya kalkmış olurdu. Onun gibi saçma sapan bir model. Gülmemek için kendimi zor tuttum orada onun yüzüne puhahaha! Yapmayı öyle çok istedim ki. Geçenlerde gene gördüm tövbe diyip döndüm başka yöne

Geçen hafta sonu okuldan kızları çağırmıştım. Yaptığım hesaplara göre gelse gelse fazlasıyla 15 kişi oluyorlardı. Ama gel gör ki sadece 3ü geldi ve onlarda tehditlerim yüzünden geldiler. Yinede güzeldi dönüşte şans onlardan yana oldu ve bir bayan durup Sakarya merkez atlayın dedi.
İkinci üniversiteye yazıldım. Seneye de ingilizce kursu inşallah. Şimdilik dolmuşlara kavga kıyamet binmeye devam ediyorum. Okul açıldığından beri bir kere oturarak gittim ve bazen de ayakta döndüğüm bile oldu. O kadar bezdim ki okula gitmekten soğudum. Böyle giderse ikinci üniversitemi de 1buçuk yılda bırakacağım o derece bıktım. Durağa çıktığımda dualar ediyorum ayakta da olsa rahat bineyim diye, ellerim doluysa Allah’ım bir mucize diye yalvarıyorum. Yolda bir tanıdık insan geçmez mi hiç? İnsanın yüzüne şans hiç gülmez mi?

Şimdilik bu kadar daha komik şeylerle döneceğim.

16 Ekim 2014 Perşembe

Taslak 1

Merhaba! Neler oldu neler. Tabi internetim olmadığı için pek anlatamadım ama içimde de tutacak değilim. Bir destan niteliğindeki bu yazının başında sayın okuyucu seni uyarmak benim yegane görevimdir. Okul ulaşım dertlerimi anlatmazsam olmaz. Sanırım ilk otobüsün dolu gelip beni almayışını ilk hafta Çarşamba günü olduğunu anlatmıştım. Cuma günü herşeyden habersiz Myna gün boyu nette takılıp kitaplarını hangi siteden daha ucuza alırımın hesabını yaptı, biraz blog okudu vs.sonra okul için hazırlandı. Durakta beklerken sanırsın ki tepesine kovayla su dökercesine yağmur başladı. Bu duruma rağmen okula gitmeye kararlı olan Myna yoldan geçen üç kampüs otobüsünü durdurmaya çalıştıysa da otobüsler durmadan geçip gitti. O giden lanet olası otobüslerden başka otobüs de yok. Son arabalarda onu almayınca eve döndü bizim kız. Babasının araba baskısı olarak algılayacağından emin olduğu için yorum yapmadan anlattı. Bunun üzerine Ekosüperpeçete otobüs genel merkezini arayıp bağırarak hesap sordu.

İkinci hafta Myna otobüse sıkış tepiş binmeye uğraştı. Birde Çarşamba günü ders verecek olan sanırım ismini daha önce Kılçık olarak anmıştım. Tam hatırlamıyorum ama artık adı Kılçık. Bizim Kılçık efendi dersi ebesinin köründe bitiriyor. Evime dönemiyorum a dostlar! Hemen amcamı arayıp ben geliyorum dedim. O sorunu da öyle aştık gibi gibi. İlk haftadan sonra hiç otobüsün beni almaması olmadı. Sefer saatlerini arttırmışlar. İkinci hafta bekliyorum kampüs arabasına el ediyorum arkada diye işaret yapıp gidiyor. Bende daha bilmiyorum lan noluyor falan oluyordum sonradan öğrendim. Üçüncü hafta Salı günü ise alttan aldığım derse gittim. Üçüncü hafta olmuş hala ders işlenmedi. Hoca gene yoktu. Bu defa ikinici sınıf biriyle konuştum. Geçen yıl bizim sınıftaydı ama pek uğramıyordu okula o nedenle birçok dersi alttan alıyor. Ders olmayınca kız bana hadi şu kafeye gidelim dedi. Okulun zengin mekanı ora! İyi dedim gittik çünkü bir sonraki ders 7de ve biz 1buçukta mal gibi kaldık. Sonra kızın arkadaşları falan geldi muhabbeti dinleyince hepten zengin olduklarına kanaat getirdim. Çocuğun altında oldukça pahalı yada şöyle diyeyim babamın bakıp bakıp sümük çektiği bir araba var ve onu değiştirmek çoooookk daha pahalısını almak istiyor. Zaten bu kızın da altında arabası var ve oda İzmitten gelip gidiyor. Ders çakıştığında  seni alırım falan dedi. O gün kendimi yedim durdum resmen psikolojim bozuldu. O akşam bayağı araba diye kendimi kesecek duruma geldim. Ertesi gün bizim kızlarla takıldık ikinci ders iptal oldu biraz oturduk. O ara iki grup arasındaki muhabbet farkı karşısında şok yaşadım. Zengin grup İstanbul’a gidelim şu mekan iyi yazın şurada toplanalım derken bizim kızlar ise aaaa sen kilo mu verdin kızzz. Öbürü ise bacağım kalın bak diye pantolunun çekiştiriyor. Derdim eleştirmek falan değil aradaki farkı göstermek. Ben bunların ikisine de uymuyorum sanırım. İki tarafta da çok sıkıldığım oluyor.
Şu ara tek derdim araba! Varsa bir araba duanızı alırım. Dün okula gitmek için durakta beklerken bir sürü kampüs arabası geçti hepsine el ettim ama durmadı. Zaten geçerken de cama yapışmış popoları gördüm. Adam kapıyı açmaya kalksa insan fışkıracak neredeyse. bu zengin kıza yakın zamanda isim bulacağım. O aklımda birde bizim Kılçık hocaya bir haller olmuş. Pamuk gibi olmuş, derste dinlerken şirin şirin davranıyor. O filozof saçlarını da kesmiş adama benzemiş iyice.bizde ikinci sınıf olduk diye böyle sandık ama birinci sınıflarda da aynıymış. Bizim birinci sınıfta bir ara uğultu oldu diye ağzımıza mıçtı şimdi birinci sınıflara susun lütfen falan diyormuş şok oldum. Herhalde aşık falan oldu yada yoga falan yapıyor en olmadı sinirlerini aldırdı. Başka açıklama bulamıyorum.

İnterneti üst komşudan çekiyoruz ortak. Ama onlar tatile gitti ve bayrama kadar dönmeyecekleri için netsizim. Bu durum internetten kitap siparişimi falan etkiledi. Kapı kapı gezip internet aradım siz bilmezsiniz. 

12 Ekim 2014 Pazar

Sorunlarım Var

İnternetsel sorunlar yaşıyorum okulun ilk haftasından beri ve bu gidişat hiç iyi yönde değil. Bizim ortak internet üst komşunun evindeki modem! İşte çıban başı onlar! Bu mübarek insanlar tatile diye gidip neredeyse 1ay evlerine dönmediler. İnsan hiç mi evini özlemez mübarek! Bayrama kadar sıktık dişimizi bekledik. Bunlar geldi neymiş efendim modem bozulmuş. Peki. Götürdü tamire iki gün somra arayıp sorduk. Bu zaman dilimi tam olarak dündü. Neymiş fatura zamlanmış o da kızmış kapattırmış. Layyynnn! Gerizekalı tek başına nasıl karar verirsin öküz adam. Birde biz arayıp sormasak söyleyeceği de yok. Allem nasıl insan bunlar yaaa. Artık size hafta da bir gün höyküreceğim o da çarşamba günleri dersim geç bittiği için eve dönemiyorum amcamlara gidiyorum. Onlarn interneti var oraya laptopumla taşınmayı düşünüyorum. Babam yılbaşından sonra araba alacağım dediği için internet gibi ekstra masraf kapısına gelemiyor. Myna gene sürünüyor.
Okula gidişler de dolu otobüse binerek 20dakikalık yol boyunca küfür dağarcığımı geliştirmeyi öğrendim. Manyak şoförün arabasında ayakta kalma rehberi adlı bir kitap yazmayı planlıyorum.
Bayramda eski komşumuz olan bir arkadaşımı sözledik. Sanki kendi kızı evlendiriyormuşum gibi mideme oturdu. Şimdi birde nişan yapıyor utanmaz. Dur hele sözünü hazmedeydik. Onun için tık tık eden topuklu papuç almaya koşturuyorum.

Geçen sene bir hocam için komik bir isim bulmuştum ama bir türlü hatırlayamıyorum. Hatırlayan varsa söylesin lütfen. Çünkü onunla ilgili güzel bir hikayem var. Yüklenmeyi bekleyen yazılarım da var artık onlar perşembe sabahına. O zaman görüşürüz dostlar.

17 Eylül 2014 Çarşamba

Dakika Bir Gol Kaç?

Olaylı Myna geldi. Başıma gelenleri anlatayım da gülün. Okulun ilk günü çıktım durağa. Bindim dolmuşa ayakta ve kapının hemencecik yanındayım. Dolmuşlar küçük münübüs gibi bir şey önde şoförün yanında iki kişilik yer var arkası ayakta yolcu için tutungaç. O muübarek kapının camı da açık hemen önceki kapının camı da açık. Neyse kapıya yapışık vaziyette gidiyorum saçlarımı ağzıma tıkıştıran rüzgarla cebelleşiyorum derken kolumda bir acı hissettim. Hemen bakmaya cesaret edemedim yaklaşık 2 saniye sonra baktım. Acıyan yerde bir arı poposu var. Kendisi yok namussuz! Parmağımla poposunu dürtünce adeta örümceğin ağından sarkması gibi sarktı. Bağlantısı ise iğnesi! Neyse onu da çıkardım attım. Ama kolumda nasıl bir acı var anlatamam.
Annem yanımda olsa oturur ağlarım acıyo diye. Sonra dolmuş durdu bir yerde son durak dedi. Lan! Okulun en ıssız yoluna durak yapmışlar gevurlar! Yaya yolu dahi yok. Yolun kenarından ezilmemeye gayret göstererek gidiyorsun. Neyse indim gidiyorum koluma baktım. Sinek ısırığı kadar kabarmış beyaz beyaz. Kızların yanına gittiğimde bile hala arı soktu lan! Nasıl oldu bu Allah’ım çıldırıcam modundaydım. Gömleğe geçmiş doğum günü hediyesini takdim ettim, o da benim telefon istiyooom diye beni de selfie diye höykürmelerime dayanamayıp telefon almış bana. Hani pazarlarda falan çizgi film pepe’nin oyuncak telefonları vardı ya ondan alacağım derdi bende onu istemem Çılgın Hırsızdaki minyonlardan isterim diye şakalaşırdık. Gitmiş minyonlu fafalon almış bana :) ona telefon demiyorum çünkü. Neyse ilk derse girdik hoca gene niye bu bölüme geldiniz, bir halt olmazsınız ki alt mesajını içeren konuşmasını yaptı. Sonra dersiyle ilgili konuştu ne yapacağını falan söyledi. Bu yıl ders programımız çıldırmış durumda ilk gün ilk olarak Gömlekle Siyah alttan aldıkları derse girdiler, ondan çıkıp bu yıl ki seçmeli derse Gömlekle ben girdim. Bu arada Siyah da evine gitti. Saçma sapan şeyler yüzünden evi hemen karşı kapıya taşıdılar. Ev rezalet pismiş her yer her yerdeymiş, yerleşmeye çalışıyor. O da bana doğum günü hediyesi uzun elbise almış :) çok beğendim. İlk gün öyle böyle geçti. Eve gittim akşam serini diye giydiğim hırkamı çıkardım ne göreyim! Arının soktuğu yer büyümüş ve kızarmış. Neyse yattım ama o gece bir ara uyandığımda kolumu kaşırken buldum kendimi. Sabah kalktığımda kolum kocaman olmuştu. Gece üçüncü bir kol çıkartmaya uğraşmış olmalıyım. Kalktım gittim okula bu defa benim alttan dersim vardı.bir saat bekledim hoca gelmedi. Sonra kızlarla lak lak yaparken bayağı vakit geçti ama kolum ağrımaya başladı. Bak şimdi ders 1’de başlayıp 5’te bitiyor, hoca gelmedi ben 2’de çıktım dersten. Bir sonraki dersin 7’de. Ben ne yapayım? Nerelere vurayım başımı bilmiyorum. Sonra kolum ağrı yapınca başlarım dersine dedim kalkıp eve geldim. Babam benim patroncuğumu aradı, onunda işi varmış iki saat sonra geldi. Gece 9da hastane yolunu tuttuk. O da ayrı bir maceraydı. Adam yolda atarım diye aldığı çöpüyle tüm yolu gidip geldik. Hastanede koluna bakayım diyen patrona gösterdiğimde şok oldu. Sanırım daha tırt bir durum olduğunu sanmış.
Neyse hastanede benim aciliyetim yok diye bayağı bekleme durumumuz oldu. Bunu duyan patron hemen polis odası vardı oraya gidip konuştu. Polis amca beni aldı doktorun yanına koydu gitti. Doktor geldi anlattım falan derken sana iğne yapalım şişliği alsın dedi. Hemşire hanım geldi hunharca yaptı iğneyi. Daha çok uf oldum. Doktor bey ilaç ve merhem  yazdı gecenin o saatinde haydi nöbetçi eczane ara.. derken sapağı kaçırmalar derken, bulduk bir tane. İşte tam o vakit patron çöpünü atabilme zevkine erişti. Aldık ilaçları vın eve döndük. İlaçlarımı alıp yattım. Sabah iğnenin etkisiyle kolumun şişi bayağı indi ama kızarıklık ve kaşıntı durumu devam ediyor neyse dedim. Bugün de hazırlandım çıktım yola bekliyorum son araba 16,00 ve 16,05’de var başka da kampüse çıkan yok. İlki geldi içi balık istifi dolu yanaşıp durmadı bile. Neyse bir tane daha var dedim kendime o da aynı şekilde olunca mal gibi kalıverdim yolun kenarında. Terminale gitsem yetişemem ne yapsam olmuyor mal bir durumun içine sıkışıp kaldım. Kıstırdım kuyruğumu kös kös eve döndüm. Ulan bu dolmuş şoförleri işime çomak soktular hep ama şimdi de gene mağdurum ben! 

14 Eylül 2014 Pazar

Fragman Şe Ettim Size

Anlatacak çok şey birikti. Hiç bu kadar sessiz kalmamıştım. Sınav dönemlerimde dahi hep buralarda olmuştum. Ne değişti? Sanırım sadece yaz bunalımı, tatilsizlik başıma vurdu beklide.. Aslında bu konuda mastır yapmış insanım ben, hayatım boyunca sadece bir kerecik tatile gitmiş insanım. Tabi bunda tatil kasabası gibi bir şeyde yaşamış olmanın etkisi de vardır eminim. Ev yüksek gerilim hattı gibi. Herkes ufacık bir şey olsa da bağırıp carlayıp hınç alsamın peşindeyiz. Hepimiz birbirimize o kadar çok bağırıyoruz ki bunu anlatmak mümkün değil. En son babama telefon al diye höykürdükten sonra kayışlar koptu. Evin para yönetimini anneme bıraktı aslında bizim evin deyişiyle direksiyonu anama verdi. Bize de bundan sonra benle gerekmedikçe konuşmayın resmi olacağız falan dedi. O geldi mi odamıza kapanıyoruz, gerekmedikçe ayakaltında dolanmamaya çalışıyoruz. Bu durumun geçici olduğuna adım gibi eminim. Zaten bizim ki de tekrar eskiye dönmenin yolunu yapmanın peşinde.

Okul açılıyor! Yuppi demeli miyim? Okula ulaşma çabalarım başlayacak. Otobüs beni almadı krizlerim hayatımın olmazsa olmazı olacak sanırım. Şuan için acayip coştum eve çıkma konusunda ancak bizim zaten orada dairemiz olmasına rağmen ben bu sıkıntıları yaşıyorum. Neden? Kiracılar babamın öz evladı bense üvey evladım o yüzden. Onların okulu bu yıl son, nisan mayıs civarı araba almamış olursa kiracılar çıktığı gibi eve yerleşme planım var. Ev arkadaşımı da şe ettim. Sanırım birini daha bulmamız gerekebilir. O eve çıkarsam ilk işim kedi almak olacak. Babam bu eve hayvan sokarsan parkta yatarsın demişti, o evden bahsetmedi ki. Kendi evine istersen kaplan al falan da dediği olmuştu. Yani anlayacağın kedi damarım tuttu. Gönül isterdi müstakil bahçeli bir evin olsun bahçesinde köpek bakasın ama o model evimiz taze bitti.

Bu sene ders programım ayrı gerizekalı, ikişer saat arayla ders var. Ulan o iki saat ben ne yapacağım. Araba alsak o ders arasında eve git gel yapsam (ki o araba su yakıyor olsa dayanmaz) idamımı hazırlarım. Bu yüzden içimdeki çocuk çareeeeeesssiiiiizzzzzzzz… Yani yarından itibaren benim çilem sizinse güldürüklü yazılarınız gelmeye başlayacak. Bu yazıyı fragman olarak algılayabilirsiniz. Komik! Felsefede de fragman var ama herifin söylediklerinden oluşan şeyler birde bildiri var. Şuan unuttum ama bunlardan biri garanti onun sözü diğeri ise kulaktan kulağa gelmiş ona ait olduğu çok net olmayan cümlecikler falan. Size felsefi bilgi kırıntıcığı da bıraktığıma göre huzur içinde gidebilirim. Sezon başlıyor lütfen herkesler bilgisayar başına geçsin ve yazmaya başlasın, yazın uyuşukluğundan kurtulalım =)

Myna